Çocukça özgür olmak

Genç kuşağı anlamak bakımından önemsediğim bir olayı paylaşmak istedim.

Torunum Emir Hüseyin, bana bir soru yönetti: “Dede bir dileğin olsa ne dilerdin”

Ben de ona: “Cennete girmeyi dilerdim” diye cevap verdim.

Sonra da İlk öğretim 1. Sınıf öğrencisi olan çocuğa (torunuma) sordum: “Peki senin kabul olmasını istediğin bir dileğin olsaydı. Ne dilerdin?”

Çocuk: “Özgür olmayı isterdim.” Dedi.

Yetişkinler olarak empati yapmayı unutmuş bir nesil olduğumuzdan, bu söze karşılık tepki koymak yerine, çocuğu dinlemek gerektiğine inandım. Ve sordum: “Peki ne kadar özgür olmak istersin?”

Çocuğun verdiği cevap hem toplumun içinde bulunduğu durumu hem de toplumsal sorunların çocuklar tarafından anlaşılabilecek kadar derinlere nüksettiğini rahatlıkla anlayabiliyoruz.

Çocuk, özgürlükten ne anladığını bakınız nasıl izah ediyor:

“İnsan özgür olmalı. Ama kötüler özgür olmamalı. Çünkü onlar kötülük yaparlar. Biz de kurallara uyarak özgür olmalıyız. Mesela ders çalışmak istediğimizde ister ders çalışmalı ister çalışmamalıyız. Zaten biz ders çalışırız. Mesela annem her zaman bana ders çalış dememeli. Çok sıkıcı, her zaman ders çalış demesi. İşte bu konuda özgür olmalıyım. Bence, özgür olsam daha iyi şeyler yapabileceğime inanıyorum.”

Şimdi bu çocuğun konuşmasını tahlil edelim:

-İyi niyetlilerin önünde bir engel olduğu, özgür düşüncenin sıkıntılı bir süreç yaşadığı; çocuk gözüyle görülecek, çocuk kalbiyle hissedilebilecek seviyeye gelmiş olduğunu anlıyoruz.

-Özgürlüğün, iyilere mahsus olmasını, kötülerin özgürlükten nasibinin olmaması gerektiğini, ancak kötülüğün topluma egemen bir hâl aldığının sıkıntısının, çocuğun bile idrak edebilecek seviyeye geldiğini anlıyoruz.

-Özgür iradenin, fıtratı bozulmamış hâlinin, sınırlı bir özgürlükten yana olduğu bilincinin, yaradılıştan gelen bir özellik olduğu anlıyoruz.

-Eğitimde ve sosyal yaşamda, yasakçı ve kuralcı davranışın yeni kuşak tarafından kabul edilmediğini görüyoruz.

-Eğitimde mutlaka yeni anlayışların uygulanmasının gereğinin ortaya çıktığına şahit oluyoruz.

-Eğitilmiş eğiticilerin eğitmen olduğu, sınırları ve ölçüsü doğru konulmuş bir eğitim sistemiyle, çocuklarımızın çok daha başarılı olabileceğini anlıyoruz.

-Genç nesillerin, geleceği güzelleştirecek niyet ve potansiyele sahip olduklarını görüyoruz.

Şimdi de anladığım bir gerçeği sizlerle paylaşmak isterim:

Kokuşmuş, tıkanmış, eskimiş, pörsümüş, bu kapitalist sistemle daha fazla yol alınamayacağı; siyasetten ekonomiye, eğitimden sosyal hayata, mutlaka devrim niteliğinde bir değişime ihtiyaç vardır.

Bu ihtiyacı, mevcut siyasilerin karşılaması mümkün görünmemektedir.

Umutları yeşertecek, hayalleri gerçekleştirecek, gençliğin sorunlarını genç bir bakışla ve heyecanla çözecek bir lider vardır. Bu lider, Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Av. Hüseyin Baş’tır.

Sayın Hüseyin Baş’ın katıldığı bütün televizyon programlarında, yazılı, görsel medyada, tam da bu sorunları dile getirdiğine ve çözümler sunduğuna şahit oluyoruz.

Bu manzara bize umut aşılıyor. Gençlik, büyük bir nimet olarak önümüzde bekliyor ve Av. Hüseyin Baş’ın etrafında kenetlenmeye devam ediyor. Hayırlı olsun.

Önerilen Makale

Atatürk, Allah’a dua ederek yardım isterdi

Kurtuluş mücadelesi yıllarından itibaren İngiliz ve Yunan ajanlarının sinsi gayretleriyle dini bütün, imanı sağlam Gazi …