Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.

Kahraman Türk ordusunun İnönü Savaşlarını, Sakarya Meydan Muhaberesini ve Başkomutanlık Meydan Savaşını kazandıktan sonra; savaştığımız devletlerle 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması imzalandı. Bu sayede Türkiye’nin bağımsızlığı dünya devletleri tarafından da kabul edilmek zorunda kalındı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet rejimini ilan etmesiyle de her yıl 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı olarak kutlanmaktadır. Rabbim, dünya durdukça bu ve benzeri milli bayramlarımızı en coşkulu şekilde kutlamayı bizlere nasip eylesin.

Bir ulusun milli bayramlara gereken önemi vermesi, geleceğini de garanti altına almasına sebebiyet verir. Çünkü toplumların millet olma vasfını koruması, millet olarak aynı değerlere sahip çıkmasıyla mümkün olur.

Milli bayramlardan, istenilen neticenin alınabilmesi için bayramların resmi protokol hüviyetine sıkıştırılmasından çok; halkımıza mal edilmesi esas olmalıdır.

Çocukluk yıllarımızda en coşkulu kutlanan bayram, Cumhuriyet Bayramıydı. Sabahtan akşama kadar sokak ve caddelerde etkinlikler düzenlenir, gece fener alayları düzenlenirdi.

Geçit resmi dediğimiz tören bir başka güzellik taşırdı. Memleketteki bütün meslek grupları; at arabalarının, kamyonetlerin, traktör römorklarının üzerinde kurdukları sembolik tezgâhlarda, kendi mesleklerini icra ederek caddelerden geçerlerdi.

Bu sayede bayram coşkusu, sadece resmi kurumlar ve okullularla değil, toplumun her kesimiyle birlikte kutlanırdı. Caddelerin kenarları, o meslek erbabının ya da törende görev alanların aile fertleriyle dolar taşardı. Bu sayede bayram toplum olarak benimsenmiş, milli bir aidiyet duygusu aşılanmış olurdu. Neticesinde de o günün bayram olduğu duygusu, toplumun bütün bünyesine ilmek ilmek işlenmiş olurdu…

Ülkemizde, uzun zamandan beri milli bayramların gereken önemde kutlanmadığını, kutlamaların da sadece resmi protokol ve okullar tarafından yerine getirildiğini görüyoruz. Bazen de bırakın milli bayram kutlamasını; milli ve manevi bazı değerlerin tartışma konusu olduğunu görüyoruz. Ayrıca sinsi bir şekilde Cumhuriyet düşmanlığı yapılmakta, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi kimliğinin ve kurduğu cumhuriyetin değerleri tartışılmaktadır.

Böylesi bir dönemde, Sayın Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız, millet olarak; milli bayramları, nasıl kutlamamamız gerektiğini bizlere göstermeye devam etmektedir. Bağımsız Türkiye Partisi tarafından tertiplenen programlarda, milletimize bayram coşkusunu aşılanmaktadır. Programlarda kadın erkek, çoluk çocuk; herkese hem fikir ziyafeti çekilmekte, hem şarkılar türküler söylenmekte; halaylar çekilerek, oyunlar oynanarak, gönüllere bayram coşkusu nakşedilmektedir.

Programlar sayesinde, gelecek nesillerin milli ve manevi kimliğini unutmaması ve yaşaması için milli bayramların milletçe, coşkuyla kutlanmasının meyvelerini almaktayız. Bu sayede, Mustafa Kemal Atatürk üzerindeki toz bulutları kalkmakta, milli bayramlar idrak edilmekte, toplumun her kesimi, Ona rahatlıkla sahip çıkabilmektedir.

Son söz ve duamız, Atamıza ait olsun; “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”

Uğur Kepekçi

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …