Çok değerli AK Partisi taraftarı ya da Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan sevdalısı arkadaşlarım. (Biz kimseye düşman değiliz sadece fikirlerimiz farklıdır.)
Karadeniz’de bulunan gazın haberini müjde olarak duyunca yine dama duvara tırmanmaya, sağa sola vurmaya, sevinçten göklere uçmaya, ekonomide dünya liderliğine soyundunuz.
Bulunan gaza sevinmek ayrıdır. Biz de vatanımıza milletimiz faydası dokunacak zerre miskal iyiliği inkâr edecek kadar nankör değiliz. Yapılan propaganda ve yaşanan şaşkınlık ayrıdır.
Geç uyanana “öğlenden sonra günaydın” derler. Biz de doğalgaz şaşkınına dönenlere aynen öyle diyoruz.
Senelerdir bu ülkede yeraltı yerüstü kaynaklarının varlığını haykıran, Bağımsız Türkiye Partisi ve Haydar Baş gerçeğini kör inadınız yüzünden görmediniz.
Haydar hoca var dedikçe, başta Cumhurbaşkanı ve diğerleri yok dedi.
Önceleri “kaynak yok” dediniz. Haydar Hoca belgelerle ispata kalkışınca; “var ama Lozan’da gizli bir madde var, çıkartamıyoruz” dediniz.
Bir yandan çok değer verdiğiniz bu iktidar ağalar, paşalar gibi yeraltı, yerüstü kaynaklarımızı yabancılara peşkeş çekti.
Onlar size “yok” dedi uyudunuz. Var olanı siz uyurken sattılar.
“Bu haber müjde değil ispattır” diyen BTP lideri Hüseyin Baş’ın dediği gibidir meselenin aslı.
Merhum Genel Başkanımız Prof. Dr. Haydar Baş “Türkiye’nin kıyamete kadar kendine bakacak, kâinat devleti olacak kaynaklarını tespit ettik” dediği zaman iktidarıyla muhalefetiyle sanki yabancılara taşeronluk edercesine “kaynak yoktur” diye haykırdınız.
Şimdi Karadeniz doğal gazı bulununca sevinçten göklere erdi kafanız. Bu bulduğunuz daha devede tüy misalidir.
Hem öyle derin sulara gerek yok. Yüreğiniz yetiyorsa, Ayasofya’da namaz kıldıktan sonra Şam’da, Kudüs’te namaz kılma hayali(!) yerine yabancılara verdiğiniz maden ruhsatlarını iptal edin. Milli devlet olduğunuza o zaman inanır sizi ayakta alkışlarız.
Ben yıllarca çağın bilgesi Prof. Dr. Haydar Baş hocamdan duyduğum bu müjdeleri size aktarırken üniversitedeki hoca dostlarım bana “Haydar Başçıdır” diyerek şeref damgası vurarak, oradan oraya sürgünler verdiler. Sahte dostlar sadece seyrettiler.
Hac’ da görevli olarak bulunduğum sıralarda saçımı süpürge edip hizmet verdiğim niceleri dostluğu kestiler, emeklerimi inkâr ettiler…
Samimi diye kucak açtığım nice dostlarım benimle arkadaşlığı kestiler. Niceleri, niceleri gönlümü incittiler.
Hak talebi için değil davamızda ne kadar haklı olduğumuzu ikrar için bunları dile getirme lüzumu hissettim.
Haydar Hocamızın haklı davasında dünyadan göçünceye kadar yanından ayrılamadık. Mahşere kadar da ayrılmayacağız inşallah.
Şimdi bırakın şaşkınlığı da başta Prof. Dr. Haydar Baş hocamızdan ve bütün dava arkadaşlarından özür borcunuzu yerine getirin!
Ama şunu da biliniz Haydar Hocayı çok kırdınız. Bu dünyadan göçerken de kırgın ve dargın gitti. Ona siyasi iktidar olarak bu dünyayı zindan ettiniz, hukuk dışı yargılamalara gittiniz, suikastlar tertiplediniz. Adeta Kerbela hayatı yaşattınız, O mübarek insana…
Halbuki derdi tasası, sadece sizi ayıktırmak, karnınızı doyurmak, sırtınız giydirmekten için madenlerin yabancılara peşkeşine engel olmaktı.
Sizden sadece gerçeklere inanıp destek olmanızı, inanmanızı istiyordu. Allah’ın rızasından başka bir şey beklemiyordu.
O, bu dünyadan göçtü, onunla hesabınız ahirete kaldı maalesef…
Bari davasına sahip çıkanlara saygı duyun. Hiç olmazsa bunu yapın.
Şunu da biliyoruz: “sahip olarak, takdir eden olarak bize Allah yeter”
Ona haklı davasında destek olanlar dün de gururluyduk bugün de gururluyuz.
Haydar Hocanın kervanı yürüyor, hakikat güneşi doğuyor, beri gelin dostlar beri…
Uğur Kepekçi