Dünya malı imtihandır

Dünya malı hakkında gerçek bilgiye ulaşmak, ona değeri kadar kıymet vermek; onun dünyada insan hayatının devamını sağlamak ve ahiret yurdundaki yerimizi hazırlamak konusunda bir imtihan aracı olduğunu asla göz ardı etmemek gerekir. Aksi halde hem dünyamız hem ahiretimiz ziyan olur.

Prof. Dr. Haydar Baş’ın Zekât hakkındaki eserinden malın dünyada imtihan aracı olduğu hakkında uyarıcı bilgileri paylaşarak konunun anlaşılmasını sağlamaya çalışalım:

Tasavvuf, halk içinde Hakk ile beraber olma hâlidir. Nitekim tasavvuf, İslâm’ın yaşanılır tarzıdır; İslam’ın yaşanılır hâl boyutudur.

Resulullah’ın (s.a.a.), sahabesinin ve özellikle de Ehl-i Beyt’ inin hali-hayatıdır. Cenab-ı Hak, bizden, dünyayı yaşarken O’nunla beraber olmamızı, O’ndan gâfil olmamamızı istiyor. İnsan dünya işlerine dalıp Allah’ın zikrinden gâfil olursa, en büyük zarardadır.

Böyleleri için Cenâb-ı Hak şu ikazı yapıyor:  “Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardandır.” (Münafikun: 63/9).

Allah Resulü (s.a.v.) buyurdu: “Her ümmetin bir fitnesi vardır, ümmetimin fitnesi de maldır.”

Abdulkadir Geylani Hazretleri: “Geylani Tefsiri” adlı eserinde, Nas suresinin tefsirinde, surenin hatimesi bölümünde der ki: “Ey kurtuluşu talep eden! Ey ihlasa düşkün! Sakın ha sakın, heva ve hevese uymayasın! Sakın ha, şehvetinle yüzüstü düşüp kalmayasın! Eğer insan, heva ve hevesine uyacak, şehveti kuvvetlerine bağlanıp kalacak olursa, onun kalbi Şeytan’ın gıdası ve besin kaynağıdır. Fakat insan eğer şehvetleri ile mücadele halinde savaş halinde olursa, Şeytan ona musallat olamaz. Bu durumda ise onun kalbi meleklerin mekânı yurdu olur.”

Dünyayı ve nefsin arzularını anma hâli kalp üzerinde baskın gelirse, işte o zaman şeytan kendisine geniş bir alan bulur. Şerri ve sonucu kötü olan her şeyi pompalamaya vesvese vermeye başlar.

Böylece o kişiyi uçurumlara düşürür. Buna karşılık insan, her ne zaman şehvetlerinden, nefsani arzu ve isteklerinden yüz çevirir, onlara layığı veçhile mücahade ve mücadele eder, ibadet ve taata hakkıyla yönelirse, işte o zaman da Melik olan Allah’u Teâlâ ona hayrı ve iyiliği ilham eder, kurtuluş vesilelerini ona kolaylaştırır. Cennet’e ulaşmanın yollarını gösterir ve öğretir.”

Şeytan insanın apaçık düşmanıdır. Amacı insanları Allah yolundan uzaklaştırıp, Cehenneme sürüklemektir. Dünya ile işbirliği içindedir. Şeytan, Allah’ı anmaktan gâfil olduklarında insanlara yaklaşır ve istediğini yaptırır. İnsan âhireti unutur, dünyanın derdine düşer.

Süfyan b. Uyeyne diyor ki: “insanlar bir araya toplanıp Allah’ı andıkları zaman, dünya ve Şeytan oradan uzaklaşır. Şeytan dünyaya, ‘Bunların ne yaptıklarını görüyor musun?’ der. Dünya, ilişme, onlar oradan ayrıldıkları zaman, ben onları teker teker boyunlarından yakalar ve sana teslim ederim’ diye cevap verir.”

Bu hâle düşmemek için dâim zikir hâlinde olmak, Şeytan’ı insandan uzaklaştırır, Peki, bu hâli yakalamak için dünyadan el-etek çekip sadece ibâdete mi yönelmek lazımdır?

İnsan, dünya ve âhiret mutluluğunu kazanmaya elverişli yaratılmıştır. Hayvanlar, dünya; melekler, âhiret; insan ise hem dünya hem de âhiret için yaratılmıştır. Bu münasebetle de İslâm, insanı her iki âlemin tasarrufunu elinde bulunduran varlık olarak telakki eder. Birini diğerine tercih etmeyen, Allah için her ikisini de kazanan bir görüş getirmiştir. Onun için ne sadece dünya ve ne de sadece ahiret istenmeyip; Allah rızası için her ikisi de istenir. (Prof. Dr. Haydar Baş, Kur’an ve Sünnet Işığında Büyük İslam İlmihali, Zekât, Sayfa 209- 212).

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …