Peygamber Efendimiz dünyadan göçünce başlayan bir hastalıklı görüş oluşmaya başladı. Kuran ve peygamberle gerçek ölçüler açık bayan ortada iken içtihat kapısı açıldı. Kişiler özel görüş, anlayış ve kavrayışlarını “bence” diye ortaya atmaya başladılar.
Aslında işin merkezden sapması da o zamana rastlar. “Allah böyle buyurmuş, Muhammed böyle demiş amma bize göre de şöyle veya bence böyle” görüşlerine itibar edilme dönemi başlar. Her önüne gelen kıysa yapar olmuş adına da maslahat denmiş.
Bilik ve beraberliğin rahmet, ayrılığın azap sapkınlık ve ateş olduğu hakkında o kadar ayet ve hadis dururken “Ümmetimin ihtilafı rahmettir” diye türetilen sahte hadislere dayalı bir dönem. Yani fetbazların dönemi…
Haliyle sahte fırkalar, sahte yollar, sahte cennet tapusu dağıtımları da bu döneme rastlar. Bu dönem kıyamete kadar açılan bir kapının dönemidir. Hesap günü müsebbiplerden sorulur. Kapıyı açanlar düşünsün verecekleri hesabı…
Bir tuğlayla cennet, birkaç kuruşa yanmaz kefen, sarıkla cübbeyle takva satanlar da bu devrin fetbazlarıdır…
Madem ortalık karışık fırkalardan geçilmez olmuş. O zaman kendimize gerçek kurtuluş yolu olan Peygamberimiz Efendimiz Hz. Muhammed’in (s.a.a.) fırka-i Naciye (kurtuluş fırkası) “Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt’ten” öğrenelim. Biz buna inandık, isteyen buyursun. Zorla cennet satan da yok vaat eden de yok. Özünden arayanlara bizim sözümüz:
Cabir b. Yezid, İmam Muhammed Bakır’dan babaları kanalıyla Resulüllah’ın şöyle buyurduğunu nakletmiştir.
“Cennet Ben girmeden önce peygamberlere haramdır. Ve biz Ehl-i Beyt’in taraftarları girmeden önce diğer milletlere haramdır.”
Ebû Akîl diyor ki: Biz Emirü’l-mü’minin Ali b. Ebi Talip’in yanında olduğumuz sırada şöyle buyurdu: “Bu ümmet yetmiş üç fırkaya bölünecektir. Canımı elinde tutana and olsun ki, fırkaların hepsi yollarını şaşmışlardır. Bana uyan ve Benim taraftarlarımdan olanlar hariç.”
Emirü’l-mü’minin’den şöyle nakledilmiştir:
“Bu ümmet, yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan yetmiş ikisi ateşte ve bir tanesi Cennette olacaktır. Allah Teala onların hakkında şöyle buyurmaktadır: “Yarattıklarımızdan daima hakka ileten ve adaleti hak ile yerine getiren bir topluluk bulunur” (Araf: 181). Onlar ise Ben ve taraftarlarımdır.”
“Ya Resûlallah, fırka-i Naciye (kurtuluş ehli olan fırka) kimlerdir?” Allah Resulü şöyle cevap verdiler: “Senin ve arkadaşlarının üzerinde oldukları şeye sarılanlardır.”
Hz. Ali, Resulüllah’a şöyle arz etti, Resülullah da buyurdu: “Ümmetim arasında parçalanma ve ihtilaf olacaktır. O zaman bu (Ali) ve arkadaşları hak üzere olacaklardır”
“Yine şüphesiz, Allah Teala O’nun zürriyetini, taraftarlarını ve sevenlerini bağışlar. Kim O’na ta’an ederse (çekiştirir) ve hakkını yerse, böyle birisi ateşe girecektir.”
Rayyan b. Sait, İmam Ali Rıza’dan, babaları kanalıyla Resulüllah’ın şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Ali’nin taraftarıdır, kıyamet gününde kurtuluşa erecek kimseler.”
Resulullah buyurdu: “Ümmetimden Cennete yetmiş bin kişi sorgusuz sualsiz girecektir.” Sonra yüzünü Ali’ye dönerek şöyle devam ettiler: “Onlar Senin taraftarlarındır, Sen de onların imamısın.’
Muhammed b. Abdürrahman diyor ki: İmam Câfer-i Sådık tan Resulüllah’ın şöyle buyurduğunu duydum:
“Ali’nin taraftarlarını küçümsemeyin, onlardan bir tek kişi (iki büyük Arap kabilesi olan) Rabia ve Muzar kabilelerinin sayısınca insana şefaat edeceklerdir”
Ebu Hamza, İmam Cáfer-i Sâdık’ın şöyle buyurduğunu nakletmektedir:
“Kıyamet gününde biz Ehl-i Beyt’ten sonra Allah’ın Arş’ına yaratıkların en yakını olan bizim taraftarlarımızdır.” (Prof. Dr. Haydar Baş/ İmam Ali /sayfa 153-154-155)
Allah’a şükürler olsun ki; bize Haydar Hoca gibi bir bilge insanı tanımayı, Ehli Beyt gerçeğiyle buluşmayı, eserlerine kavuşmayı, çağdaşı ve dostu olmayı nasip eylemiş. Bundan güzel fırka-i naciye(kurtuluş yolu) olur mu? Yolu yolumuz, dostu dostumuz, hayrolsun sonumuz…
Uğur Kepekçi
http://www.yenimesaj.com.tr/ehl-i-beyte-gore-firka-i-naciye-H1344000.htm