Ehl-i Beytin takva anlayışı

Merhum Pof. Dr. Haydar Baş Hocamız, bize asırlardır saklanan gerçekleri “Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt’tir.” Diye haykırıp, çığlığını Ehl-i Beyt Külliyatıyla ortaya koymuştur.

Hakka vuslattan önce “Ben size lazım olan her şeyi yazdım da gidiyorum benden daha ne istersiniz?” dediğine göre, bize düşen görev “Ondan alıp önce bize sonra size taşıyıcılık olacaktır.”

Ben kendimi şahsen bu işte sorumlu hissediyorum. Çünkü Hocam bana “Eserlerimi gece gündüz oku, anla ve yaz, arkadaşlar istifade etsinler” demişti. Benim için öncelikli olan bana bakan yönüdür. “Okumak, anlamak, istikamet bulmak” Elbette sonra da okurlarımla paylaşmak…

Bana ilmin kapısını gösterdiği için istikametimi korumamın yolunu tarif ettiği için Hocama ömrüm boyunca minnet borcumdur…

Şimdi gelelim konumuza:

Ebu Bâsir, İmam Câfer-i Sâdık’tan şöyle nakletmiştir:

“Bizim taraftarımız takva ve çaba ehlidir. Vefa ve emanet ehlidir, zühd ve ibadet ehlidir, gece ve gündüz boyu (farz ve nafileden oluşan) 51 rekât namaz ehlidir. Onlar gece ibadet eder, gündüzleri oruç tutarlar. Mallarının zekatını verir ve Beytullah’ın haccını yerine getirirler. Ve her haramdan kaçınırlar.”

Mufazzal, Imam Câfer-i Sâdık’tan şöyle nakletmiştir:

“Cafer’in taraftarı, ancak mide ve cinsî iffete sahip olan (Allah yolunda) çok çaba gösteren, Rabbi için amel edip, O’nun sevabını ümit eden ve cezasından korkan kimsedir. Eğer böyle vasıflara sahip olanları görürsen, işte onlardır Cafer’in taraftarları…”

Resülullah buyurdu: “Hiç kuşkusuz bizim taraftarımız, bizi izleyen ve amellerimizde bize uyan kimsedir.”

Emirü’l-mü’minin Ali’den şöyle nakledilmiştir: “Benim taraftarlarımı iki hasletle deneyin. Eğer bu iki haslet onlarda olursa, onlar benim taraftarlarımdır. Namaz vakitlerini korumaları (namazlarını vaktinde kılmaları) ve mallarını mümin kardeşleriyle paylaşmaları… Eğer bu iki haslet olmazsa, (Benden) uzaktırlar, uzak!..”

Hz. Ali’den, Resulüllah’ın kendisine hitaben şöyle buyurduğu nakledilmektedir:

“Ya Ali, bir kul Hz. Nuh’un kendi kavminde kaldığı süre kadar Allah Azze ve Celle’ye ibadet etse, Uhud Dağı büyüklüğünde altını olsa ve onu Allah yolunda infak etse, bin yıl yaya olarak hacca gide mazlum olarak öldürülse ama Seni sevmezse ya Ali, Cennetin kokusunu bile alamayacaktır. Ve ona asla giremeyecektir.”

Câbir b. Abdillah el-Ensari, Resulüllah’ın Hz. Ali’ye hitaben şöyle buyurduğunu nakletmiştir:

“Ya Ali, eğer ümmetim sana düşmanlık beslerse, Allah onları yüzüstü ateşe atacaktır.” (Prof. Dr. Haydar Baş/ İmam Ali /sayfa 155-156-157)

Herkes kendi kafasından bir Ali icat etmiş, nerdeyse dünyada onu sevmeyen yoktur. Bu sevginin iddiadan ispatına gelince iş farklı. O zaman Aliye nasıl dost olunur onu tefekkür etmek lazım.

Hz. Mevlâna: “Aşk sandığın kadar değil yandığın kadardır” demiş aşkta son noktayı koymuştur.

Ali’nin düşmanlarını dost edinerek Ali’ye dost olunmaz…

Ali’nin amellerini yerine getirmeden Ali’nin yoluna çıkılmaz.

Ali’nin takva ve çabasını ortaya koymadan Ali kapısına varılmaz.

“Allah’ın koruması ve ismeti altındaki Resulullah’ın ilim şehrine giden yolların hepsi Ali kapsından geçer. Hak yollar Ali kapısına çıkar. Ali kapısı ise Resülullah şehrine açılır? Resulullah’ın şehrinde ise Yüce Allah bulunur, orası tevhit şehridir.” (Hz. İmam Ali / Prof. Dr. Haydar Baş /Önsöz)

İmam Cafer-i Sadık(a.s.) böyle diyor çünkü: “Bizim taraftarımız takva ve çaba ehlidir”

Uğur Kepekçi

Yazımızı sesli inlemek için aşağıdaki linki kullanabilirsiniz

http://www.yenimesaj.com.tr/ehl-i-beytin-takva-anlayisi-H1343861.htm

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …