8 Mayıs 2019 tarihli “Ramazanımız hayırlara vesile olsun” başlığı altında bir makale yazmıştık. Makalemizde Ramazan’ın hemen başında bazı uyarılarda bulunmuştuk.
“2 ay önce Recep ayına kavuştuğumuzda “Ya Rabbi bize Receb’i ve Şaban’ı bereketli kıl. Bizi Ramazan’a ulaştır” diye duayla, hasretle beklediğimiz; Ramazan’a ulaştık elhamdülillah.
Bir hadislerinde Efendimiz (s.a.a.) “Receb Allah’ın ayıdır, Şaban benim ayımdır, Ramazan ise ümmetimin ayıdır.”(Kenzu’l-Ummal, XII/310).
Sevap, mükâfat katsayısının ne kadar olacağı ancak Rabbimiz tarafından bilinen, tövbelerin en çok kabul edileceği haber verilen, içerisinde Kadir gecesi gibi (bin aydan daha hayırlı) bir geceyi barındıran Ramazan ayı, elbette bizim için Allah’ın rızasına, af ve merhametine ulaşmaya bir vesile olacaktır.
Zaman akıp giderken, maalesef biz Allah’ın kullarının çok mühim bir zafiyeti var ki; o da nimetin kıymetini var iken pek bilmeyiz. Elimizden uçup gidince de ahh ederiz, pişmanlık duyarız.” Uyarılarımızın bir kısmı bu şekildeydi. Tekrar olmasın diye diğer kısımları yazmıyorum.
Evet, zaman yine su gibi aktı ve Ramazan ayının sonuna vardık sayılır. Şu günler Ramazan’ın son dilimi olan kısmı; “cehennemden azat günleri” olduğu için hala yapılacak çok şey olduğu kanaatindeyim. Tövbe kapısı açıkken gayret ortaya koymalıyız.
Eyvah yine gitti Ramazan yine istifade edemedik mi? Yoksa Elhamdülillah bu sene fırsatları değerlendirdik. Allah’ın rızasına uygun zamanlar geçirdik mi? Diyeceğiz…
Her yıl olduğu gibi bu yıl da Ramazan bitecek ve onu 11 ay bekleyeceğiz. Kıymet bilenler olmuştur, bilmeyenler olmuştur. Bizim işimiz onları sorgulamak değildir. Zaten hesap günü herkes yaptığının hesabını yüce Allah’a verecektir.
Bizim sözümüz, kıymet bilenleredir. En azından geriye kalan günleri dolu dolu geçirmeye daha özen göstermeliyiz.
Zekâtlarımızı yeniden gözden geçirmeliyiz. Tuttuğumuz orucu hangi azalara tutturabildik; onu sorgulamalıyız. Oruç tutmayı sadece aç kalmak mı zannettik, yoksa kurtuluş vesilesi kılabildik mi?
Farz namazlara, teravihe ne kadar önem verdik. Kur’an’la ne kadar arkadaş olduk. Fakirin, yoksulun elinden ne kadar tuttuk. Açlık ne demek, yoksulluk ne demek, onu muhasebe edebildik mi? Yoksa tıka basa doldurup midelerimizi, daha fena hale mi getirdik azgın nefislerimizi…
Bayrama ulaşacağız inşallah ama bayramı ne kadar hak ettik. Bunları sorgulamakla en azından kendi kendimize bir kâr zarar hesabı çıkarma imkânı bulmalıyız. Bundan sonraki hayatımızı nasıl şekillendirmemiz gerektiğinin muhasebesini yapmalıyız. Çünkü hayat kısa, ölüm kapıda…
Ramazan’da elde ettiğimiz gönül zenginliğini, Ramazan bereketini, elde ettiğimiz sevapları, bundan sonra nasıl israf etmeden yaşayabiliriz? Bu derslere çalışmalıyız son günlerde. Çünkü gidiyor Ramazan; isteseniz de 11 aydan önce gelmeyecektir. 11 aya kadar kim öle kim kala vesselam…
Uğur Kepekçi
30 MAYIS 2019