Uğur Kepekçi
Kuran-ı Kerim biz kullarının anlaması ve hayatlarına tatbik ederek sorunlarımıza çözüm bulmamız için yüce Allah’ın peygamberi vasıtasıyla gönderdiği ilahi emirlerdir.
Ancak burada çok ciddi bir sorunla karşı karşıyayız. Allah’ın kelamının ve mesajının her zaman doğru anlaşılmasına imkân vermeyen kendi çağlarının fetbazları, satırlarda yazılışını değil de gönderiliş zamanı, sebebi ve anlamı üzerinde oynama yaparak, Müslümanların imanına şüphe katmaktadırlar.
Özellikle son zamanlarda çıkan kendini Kuran alimi gibi gösterenlere rastlıyoruz. Geçmişte yaşayan ne kadar önemli müfessir varsa hele Ehli Beyt ekolünün bütün kaynaklarını inkâr ederek Kuran’ın emirlerine anlam vermeye kalkışanlar var ya Allah onları ıslah etsin diye dua etmekten başka yol bulamıyorum.
İşin doğrusunu bulmak adına yaptığımız araştırma neticesinde benzer ifadeler kullanan ve halkımız tarafından hüsnü kabul görmüş, kaynaklardan istifade ederek sizlere yardımcı olmaya çalışıyoruz.
Biz Kuran alimi değiliz, iddia sahibi de değiliz, ancak Müslüman bir fert olarak bu konuda araştırmak okumak anlamak ve paylaşmak diye de bir zorunluluğumuz vardır.
Bizim aktaracağımız bilgilere güvenerek okuyun. En azından bizim Allah’a şükürler olsun kötü bir niyetimiz yoktur. İnanıyorum ki hem biz hem de siz fayda elde edeceğiz. Çünkü “kırk ölçüp bir biçerek yazacağız” yaklaşımımız bu olacaktır. İnşallah.
Bu yazımızda Enfal suresi 45. Ayetin anlamı ve vermek istenilen mesajlardan bir kısmını aktarmaya çalışacağız:
“Ey iman edenler! Herhangi bir topluluk ile karşılaştığınız zaman sebat edin ve Allah’ı çok anın ki başarıya erişesiniz.”
Enfal suresi 45. Ayet hakkında Diyanet Tefsirinin açıklaması:
“Savaşta zafere erişmenin iki mühim düsturu şudur: Düşmanla çarpışma esnasında sebat edip mukavemet göstermek; sırt çevirip savaştan kaçmamak. Allah Teâlâ’yı çok çok zikretmek. Çünkü kalplerin korkuya kapıldığı bir hengâmede Allah’ı zikretmek, kalbe kuvvet verir ve sebat etmeye yardımcı olur. Demek ki, savaşta kalp yakîn üzere, dil ise zikir üzere sebat etmelidir. Fakat savaşta bu manevî hali yaşamak ve bunu devam ettirebilmek, ancak mârifetullahın kalpte tam olarak yer etmesine ve keskin bir basirete sahip olmaya bağlıdır. Bunun da yolu Allah’a ve Resulüne itaatten geçer”
Enfal suresi 45. ayet hakkında Elmalılı Hamdi Yazır’ın açıklaması:
“Size savaş açmış bir cemaate çattığınız zaman (yani kâfir olduğu bilinen veya ne olduğu bilinmeyen herhangi bir cemaatle harp vaziyetinde karşı karşıya geldiğiniz vakit), gerek toplu halde gerek teke tek olsun ister sayıca sizden çok ister az olsunlar, siz hemen sebat edin, geri çekilmek veya başka bir geri çizgide yeniden mevzilenmek durumu dışında, sakın yüz çevirmeyin ve Allah’ı çokça zikredin.
Savaşırken O’nun yardımına sığınarak ve ihsan edeceği zaferi gözeterek kalbinizle ve dilinizle O’nu çok çok anın ki, Allah’ın zikri ile moral ve kuvvet kazanasınız. Muradınız olan nusret ve sevaba erebilesiniz. Yoksa galip bile gelseniz sevaba eremezsiniz.
“Bütün işler eninde sonunda Allah’a irca olunacak” olduğundan dolayı hiçbir şey, savaş dahi, insanoğlunu Allah’ı anmaktan alıkoymamalıdır. Kul, özellikle bela ve musibet zamanlarında, ümitsizliğe düşmeyip Allah’a iltica etmeli ve her ne hâl içinde olursa olsun Allah’ın lütfuna güvenerek, kalbini kötü duygulardan arındırmaya çalışmalı ve bütün varlığıyla Allah’a yönelmelidir. Gerçek kurtuluş buna bağlıdır. Bunun için sebat gösteriniz ve Allah’ı zikrediniz.”
Değerli dostlarım, karşılaşılan sıkıntıdan kurtulmak için önce samimi bir niyet ile zikretmek, neticesinde muhabbetullaha erişmek, neticesinde de mârifetullaha ulaşmak gerekmektedir. Allah’ın Kudret ve azametini şüphesiz kabullenene Allah’tan başka kimsenin gücü yetmez. Ama bu hale erişmek için sevmek, sevebilmek için de (anmak) zikretmek gerekir. Hz. Rabia ’tül Adeviyye “seven sevdiğini anar(zikreder)” buyurmaktadır. Bu ayetin sırrına ermektir muradımız…
Uğur Kepekçi
(Sesli olarak dinlemek için aşağıdaki linki kullanabilirsiniz)
http://www.yenimesaj.com.tr/enfal-suresi-45-ayet-hakkinda-dersler-H1344644.htm
