Koronavirüs sebebiyle “evde kal” “evde hayat var” tavsiyeleri sürüyor. Sağlığımızı düşünüyorsak bu yasaklara uymak zorundayız. Yoksa bedelini ağır öderiz. Evet evde kalmak zoraki bir hapis gibi, bazılarımızın canını sıkabilir. Ama Müslüman kişi her fırsatı hayırla değerlendirip sevap kazanabilir.
Hayatın hızlı temposuna ayak uydurmuş, dünyanın peşine takıldığımız günden bu yana kendimize ayıracak; tefekkür edebilecek zaman bulamadığımızdan şikâyet ediyorduk. Evde kalmayı hayırlı bir işe çevirebiliriz.
Ben sizlere nafile itikaf öneriyorum:
“İtikâf lügat deyiminde bir şeye devam etmek manasındadır. Bir şeye devam eden kimseye de mutekit (itikâf yapan) denir. Şeriatta ise itikâf: Bir mescitte veya o hükümdeki bir yerde itikâf niyeti ile durmaktan ibarettir.
İtikâflar: Vacip, müekked sünnet ve müstahab nevilerine ayrılır. Şöyle ki: Dil ile nezredilen bir itikâf vaciptir. Ramazan ayının son on gününde itikâf, kifaye yolu ile bir müekked sünnettir. Başka bir zamanda ibadet niyeti ile bir mescitte bir müddet yapılan itikâf da müstahabdır.
Bir itikâfın en az müddeti, İmam Ebu Yusuf’a göre bir gündür. İmam Muhammed’e göre bir saattir. Bir saat, fıkıh alimlerine göre, zamanın belirsiz olan az veya çok bir parçası demektir. Yoksa bir günün yirmi dört saatte biri demek değildir.
(İtikâfın en az müddeti, Malikilerce tercih edilen görüşe göre bir gündüz kadar, bir gecedir. Şafiîlere göre de ‘Suphanallah’ denilmesinden bir an kadar fazla olan pek az bir zamandır.)
İhlâs ile olan bir itikâf, amellerin pek şereflisi sayılmaktadır. Bu sayede kalpler bir müddet olsun, dünya işlerinden uzak kalır ve Hakka yönelir, bu şekilde devam eden bir mümin çok kuvvetli bir kaleye sığınmış, Kerim olan mabudunun feyiz ve yardım kapısına sığınmış olur.
İslâm büyüklerinden ünlü Ata demiştir ki: ‘İtikâf yapan, ihtiyacından dolayı büyük bir zatın kapısında oturup dilediğini elde etmedikçe buradan ayrılıp gitmem, diye yalvaran bir kimseye benzer ki, Allah’ın bir mabedine sokulmuş, beni bağışlamadıkça buradan ayrılıp gitmem demektir.’
Bir müminin her gün azalmakta olan hayat günlerinden faydalanarak böyle bir zamanda ebedi ve ezelî yaratıcısına olanca varlığı ile yönelip saf bir kalp ve temiz bir dil ile ibadette bulunması, manevî bir zevke dalması ne büyük bir nimettir.
İtikâf yapan bir kimse, bütün vakitlerini ibadete, namaza ayırmış demektir. Çünkü fiilî olarak namaz kılmadığı vakitlerde de namaza hazır bir haldedir. Bu bekleyiş ise, namaz hükmündedir.
Sonuç: İtikâf sayesinde insanın maneviyatı yükselir, kalbi nurlanır, simasında kulluk nişanları parlar, ilahi feyizlere kavuşur. Ne mübarek ne güzel bir hayat anı!..(Ömer Nasuhi Bilmen/ Büyük İslam İlmihali / itikaf bölümü)
İtikafa niyet eden kimsenin ailesiyle cinsi münasebeti terk etmesi, bir mekân tahsis edip gerekmediği taktirde o mekândan ayrılmaması gerekmektedir.
Zamanının çoğunu ibadetle geçirmelidir. Dünya kelamı konuşur, yemek içmek gibi fiilleri yerine getirebilir. Dikkat edilecek kısmı itikafta dil ve kalp ile niyet etmektir.
Evinizde kaldığınız zaman dilimini daha anlamlı geçirmek Allah’a kulluk şuurunu geliştirmek için nafile itikaf büyük bir fırsattır. Kendinize bir miktar zaman ayırın abdest alın geçin evin bir köşesine “Yar Rabbi niyet ettim itikafa” deyin. Namaz kılın, Allah’ın adını zikredin, salavat okuyun, dini bilgilerinizi geliştirecek sağlam eserler okuyun. Şu kadar zaman falan da demeyin; ne kadarına gücünüz yeterse o kadar yaparsınız. Allah’ın rahmet kapısının önünde rahmet dilenen fakir kullar olduğunuzu tefekkür edin. İstediğiniz zaman da oradan ayrılın. Vaz geçtiğiniz taktirde bir cezası kefareti yoktur. İşte size mübarek Ramazan’da bir kâr kapısı daha. Allah rızasına uygun ameller nasip eylesin…
Uğur Kepekçi