FETÖ meselesi nasıl çözülür?

Son günlerde kamuoyunda FETÖ meselesi kamuoyunda servis ediliyor. Farklı kanalarda yapılan söyleşilerde, yapılan mücadelenin yetersiz olduğuna vurgu yapılıyor.

Bir ilahiyat Profesörünün kendine “ben ilahiyatçı olarak sorumluluğumu yerine getirmek adına herkesi uyarıyorum. Bir FETÖ gidiyor. Bin FETÖ geliyor.” İfadesinin altında diğer cemaatlerin de devlet için tehlike arz ettiğini beyanıyla ve endişesiyle konu tekrar kamuoyunda tartışılmaya başlandı.

Elbette bir ömür FETÖ ile mücadele eden Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın ve kadrosunun ortaya koyduğu bir yığın mücadeleden sonra bizim de söyleyecek sözümüz var. Hem sözüm ona uyarı yapanlara ve tartışma yapanlara…

Sayın yazarlar, sayın araştırmacı ve konuşmacılar, kusura bakmayın ama sizin yaptığınız “malumun ilanından” sonra geyik muhabbetinden öte bir işe yaramaz…

Mücadele, öyle TV kanallarında reklam logolu kupalarda çay içip muhabbet etmekle çözülmez.

İlahiyatçı hocanın “FETÖ bir gidiyor bin geliyor” tespiti öngörü değil “malumun ilanından sonra bilmişlik rolleridir.

Sizler evinizde keyif kahveleri içip zevk çatarken, FETÖ modasına nasıl ayak uydururum diye düşünürken, ya da rol kapma yarışında iken, Prof. Dr. Haydar Baş, bu ülkenin çobanından imamına, siyasetçisinden Cumhurbaşkanına varıncaya kadar sizi uyarmak için çabaladı durdu.

Kadrosunu en ücra mezra, köy, kasaba, dahil olmak üzere vatandaşın kapılarına göndererek; mektuplar, belgeler sunarak uyardı. Sizler de paşa paşa seyrettiniz. Başımıza onca bela geldikten sonra şimdi FETÖ ile mücadele tiyatrosunda rol kapma yarışındasınız.

FETÖ yü büyüten, bu milletin başına bela eden, hizmetlerin(ihanetin) içinde yer alanların, meydanlarda bayrak sallayıp sözde demokrasi nöbetleri tutmakla iki yüzlülükleri şahsen benim canımı acıtıyor. FETÖ ile mücadelenin Şahı Prof. Dr. Haydar Baş’tır geri lafı güzaftır.

FETÖ ile mücadele, devam eden yöntemle çözülmek istenirse ancak mahşere kalır. Neden mi? Uğraşıların temel problemi; samimiyet eksikliği ve büyük fotoğrafı görmek istememek yanılgısıdır.

Beyler, bayanlar; küçük pozlarla, ıvır zıvır sözlerle işin aslını göremezsiniz. Geçmişte bu işin içinde yer alan, büyük fotoğrafta yer alan ne kadar siyasi ne kadar kanaat önderi ne kadar şakşakçı varsa, büyük fotoğraftaki rolüyle mutlaka yüzleşmelidir. Büyük fotoğraf mutlaka görülmelidir.

Kendi kendiyle bile yüzleşmekten çekinenler, hizmetin (ihanetin)içinde yer alanlar, FETÖ sevgisi asla ölmeyen ve fırsat kollayan taraftarlar çok ciddi olarak tedavi görmelidir. FETÖ korona virüsten de tehlikeli olduğu için hem kendileri tedavi görmeli hem de vatandaşa korunma tedbirleri öğretilmelidir.

Yapılan mücadele hukuki zeminde tek ayaklı devam etmekte, dini konuda görevi uyarmak olanlar hala uyumaktadır.

Siz daha önce cezaevinde yatmış, işinden uzaklaştırılmış bir FETÖ taraftarı ile sohbet ettiniz mi? Onların ruh dünyasını tahlil ettiniz mi?

Onlar asla davalarından vazgeçmiş değil, sadece susmayı tercih etmekte, karda yürümeye devam etmekte olduklarını devlet ricali bilmektedir. “Karda yürüdüklerini” ilk dile getiren Sayın İçişleri Bakanı Süleyman Soyludur.

Çünkü onların fikir felsefesinin mimarı Sait Nursî’nin eserlerinde, gizlilik esastır, çekilen çilelerin Allah katında mükafata sebep olacağı, cezaevlerinin Medrese-i Yusufiye hükmünde olup orada maddi manevi ilim tahsil ettiklerine inanmış bir kadro var.

FETÖ nün beslendiği kaynak ve fikir babası olan Said Nursi’nin eserleri camilerde, okullarda tavsiye kitaplar arasında yer aldığı halde FETÖ ile mücadelenin hala büyük fotoğrafını görmekten uzak mücadelelerle asla FETÖ meselesi çözülmez.

Uğur Kepekçi

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …