Fitnelerden korunmanın yolu salih ameldir

Yüce Peygamberimiz (s.a.a.) ahir zamanda zuhur edecek fitnelerden öyle çok bahsederdi ki sahabe efendilerimiz “Deccal’ın Mekke Medine sokaklarına kadar zuhur ettiği hissine varırdık.” İfadesini kullanmışlardır.

Birçok kaynakta mevcuttur ki Peygamberimiz (s.a.a.) ashabıyla birlikte sohbet ettiği hemen her mecliste Deccal fitnesinden ve ahir zamanda zuhur edecek fitnelerden çokça bahseder ve ümmetini uyarırdı.

Peygamberimiz (s.a.a.) bir hadislerinde fitne-fesatla karşılaşanlara da şiddetli uyarılarda bulunarak kurtuluş yolunu tarif etmiştir:

“Ümmetimin fesada uğradığı bir zamanda kim benim yolumu takip ederse, onun için yüz şehit sevabı verilir.” (Beğavi, Mesabihu’s-Sunne, I, 40, no: 130)

Peygamberin yolu Allah’ın emir ve yasaklarını insanlara tebliğ etmek ve yaşamaktır.

Bu konuda Peygamberimizin (s.a.a.) başka uyarıları da vardır:

“Zifiri karanlık bir gecenin parçalarına benzeyen fitneler zuhur etmeden önce sâlih ameller işlemede acele edin! Zira o vakit insan, mümin olarak sabahlayıp kâfir olarak akşamlayacak ya da mümin olarak akşamlayıp kâfir olarak sabahlayacak; dinini dünya metaı karşılığında satacaktır.” (Müslim, Sahih, İman, 186; Tirmizi, Sünen, Fiten, 30).

Madem ahir zamanda fitnenin çok yoğun bir şekilde zuhur edeceği ve insanların aldanacağı haber verilmiştir; o zaman kimse kendini bu fitnenin şerrinden emin hissedemez.

Fitne herkes için tehlikedir. Kur’ân-ı Kerîm’de fitne hakkında, meâlen buyruldu ki: “… Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür…” (Bakara suresi / Ayet: 191).

Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de kurtuluşa erebilecek kimselerin “sâlih amel” işleyen kimseler olacağını şöyle buyuruyor:

“Asr’a yemin olsun ki hiç şüphesiz insan hüsrandadır. Ancak iman edip sâlih amel işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna.” (Asr suresi / Ayet 1-3)

Dünyada dönen yalan dolan talan, fitne kavga savaş oyunlarından kurtulmanın yolu; sâlih amel işlemek ve Allah’a yönelmektir.

Ahir zamanda fitnelerden korunmanın yolunun sâlih amelden geçtiğini herkes kabul etmektedir. Ancak problem sâlih amelin kapsamına getirilen yorumlarda meydana çıkmaktadır.

Bir kısım düşünce sahipleri sâlih amelden kastın sadece ibadetlere sarılmak olduğunu iddia ederek insanları toplumsal sorumluluktan uzaklaştırmaya çalışmaktadır. Bu yol tevhit yolu değildir. Çünkü yüce Allah iman eden her kulunun iyiliği emredip kötülüğü yasaklamak gibi süreklilik arz eden görevlerinin olduğunu sıklıkla beyan etmiştir.

“Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü men eden bir topluluk bulunsun.” (Âl-i İmrân sûresi, 104)

“Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men edersiniz.” (Âl-i İmrân sûresi, 110)

Hatta Yüce Allah iyiliği emredip kötülüğü yasaklamayı terk eden bazı peygamberlerin sabahlara kadar ibadet eden ümmetlerini dahi helak etmiştir.

Şu hadisi şerif bile toplumsal sorumluluğun son nefese kadar devamını işaret eder:

“Yarın kıyametin kopacağını bilseniz bile, bugün elinizdeki fidanı dikin!” (Buharî, el-Edebül-Müfred s. 168)

Müslümanın aklını başına alması, yalandan fitneden kötülüklerden uzaklaşıp; önce gerçek iman sahibi olmak, sonra da sâlih amel denen güzel ahlak ve kulluk hayatını tercih etmesi bir zarurettir.

Bu iyileşme hareketi ile hem kendimizi hem de çevremizi kurtarma şansımız mevcuttur.

Allah(c.c.) kullukta kesintiyi, boşluğu, gafleti asla kabul etmez. İmam Şafii hazretlerinin şu meşhur uyarısıyla yazımızı bitirelim: “Hak ile uğraşmayanı batıl istila eder.”

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …