Gaye ve temel ölçüler bakımından İslam (1)

Bu makale serimizde de gaye ve temel ölçüler bakımından İslam konusunu anlamaya çalışacağız.

Bu makale serilerini kıyamet alametlerinin en açık şekilde zuhur ettiği dönemleri yaşadığımız zaman diliminde, imanımızı kurtarmak ve huzuru mahşerde rezil rüsva olmamak için üzerimize düşen görevleri yerine getirmeye çalışıyoruz.

Elbette bu çağda yaşayan bütün insanlar gibi bizler de imanın lezzetine varmak noktasında sorunlar yaşamaktayız.

Nasıl yaşamayalım ki sokaklar ve gönüller günah kirleriyle kirlenmiş, en kutsal dini değerler rant kapısı yapılmıştır. Din şahsileşmiş, dinin sahibine bakacak yüzümüz kalmamış, bu sebeple yaratılış ayarlarımıza dönmek bir zaruret haline gelmiştir. Sorun büyük ama çare vardır.

Sorunu da biliyoruz, çözümü de biliyoruz. Çünkü Allah, çağın bilgesi ile aynı çağda yaşamak ve onunla dost olmak şerefini bize bahşetti.

Bu sebeple hem şükür hem de Allah’a karşı sorumluluklarımız da vardır.

Durmak, susmak, ataletle beklemek bize yakışmaz. “Yarın kıyametin kopacağını bilseniz elinizdeki fidanı dikin” buyuran şanlı Peygamberimiz Muhammed Mustafa’nın (sallallahu aleyhi ve âlihi) ümmeti olmak gibi bir şerefimizin yanında, sorumluluklarımız da vardır.

Allah bizleri istikamet üzere yaşayabilen kullarının zümresine dâhil eylesin.

Bu sorumluluk çerçevesinde değerli okurlarımızla sohbet ve muhabbet tadında yazılar hazırlayarak gönül pencerelerimizden dostun gönül bahçesine bakabilmektir gayretimiz:

“1- İslam’ın Dünyevi-Uhrevi Hedefi:

Genelde dinlerin hedefi insanlara yaratılış gayesini bildirmektir.

İslâm’ın dünyevi hedefi, Allah adının ve kelime-i tevhitte izah edilen İslâm dininin yaşanarak tebliğ edilmesi ve İslam’ın güzelliklerini bütün insanlara duyurmak, onların ebedi mutluluklarına zemin hazırlamaktır.

Yegâne hakikat menbaı olan İslâm, insanların dünyevi ve uhrevi saadet ve selameti için son ilahi kurtuluş yolu ve fırsatıdır. Hedefi, bir tek insan kalmamak üzere, bütün insanlığın hidayetle şereflenmesidir.

Bunun ferdi alandaki tezahürü, Hakk’ın vücut planında hâkim olmasıdır. Fethin gerçek anlamı, kalplerin fethidir. Bir kalp ki onda Cenâb-ı Hakk var; o kalbin sahibi bütün vücut ülkesine Hakkı hâkim kılmış demektir.

Sosyal plandaki tezahürü ise, Hak ve adaletin, huzur ve sükûnun, kardeşlik ve yardımlaşmanın toplumda hâkim olmasıdır.”

(Prof. Dr. Haydar Baş / Din Tahripçilerine Kur’an-ı Kerimin Cevabı / 1998 / Sayfa 24)

(Devam edecek…)

24 Ocak 2021

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …