Dünyanın hiçbir yerinde göç ve mülteci meselesi bu kadar keyfi uygulamalara tabi değildir. Ve dünyanın hiçbir yerinde vatandaş olmak bu kadar kolay değildir. Bu sebeple bu yolun sonunun hayırlı olmayacağını bilmek için özel bir yeteneğe de sahip olmaya gerek yoktur.
Son zamanlarda memleketimizin her köşesinde kaçak göçmenler yakalanmakta, yakalananların sözde sınır dışı yapıldığı söylense de demek ki yakalanmayanlar şimdilik paçayı kurtarmış ülke topraklarımızda bir şekilde barınma hakkına erişmiş olmaktadır.
Bu satırları yazarken yanlış anlaşılmaktan korktuğum için inanın defalarca düşünüp öyle yazıyorum. Birileri tarafından yabancı düşmanlığı yaptığım zannedilir diye çekiniyorum.
Şunu kendilikle belirteyim ki bizler “yaratılanı yaratandan ötürü sevmeyi” düstur edinmiş bir gelenekten geldiğimiz için hiç kimseye düşmanlık niyetimiz yoktur. İnsanların gücünün yettiği oranda başkalarına yardımda bulunması, iyilik adına eylemde bulunması gerektiğini savunan, bunu da ibadet kapsamında değerlendirebilecek kadar dini bilgisi olan biriyim.
Milletimizin birliği ve devletimizin bekasını düşünmenin bir zaruret olduğuna da inanan bir Türk vatandaşıyım. Bizi yönetenlerin yanılma ihtimalinin olduğuna inanan biri olduğum için özellikle göçmen politikalarının çok yanlış olduğunu iddia ediyorum.
Endişelerimin sebebi; bizi yönetenlerin sık sık aldatıldıklarına şahit olmamızdır. FETÖ davasında “ne istediniz de vermedik” deyip sonunda da yanışmışız dedikleri en büyük delilimizdir.
Adına göçmen deyin sığınmacı değin ne derseniz deyin, onlara “ne isterlerse verildiğine” şahit olmaktayız. Barınma, vatandaşlık, mülk edinmek, eğitim hakkına sahip olarak istedikleri okullarda okuma hakkına sahip olmak, vs.
Yarın ciddi bir tehlike ile karşı karşıya kalınca bizi idare edenlerin yanıldık demeyecekleri hakkında bir garantimiz yoktur. Böyle bir durumda maalesef bedelini millet olarak yine biz ödeyeceğiz.
Toplumun hemen her kesiminde kültürel değişim devam etmektedir. Çok ciddi manada Araplaşma gerçekleşmektedir. Sokaklara bakın iş ilişkilerine bakın kafelere bakın lokantalara bakın camilere bakın; asırladır oluşan millet olma kültürümüzden adım adım uzaklaşıldığını görürsünüz.
Geçtiğimiz hafta torunum ile Cuma namazına gittim. Camide Cuma hutbesine kadar çok az cemaat olduğuna şahit olduk. İmam hutbeye çıkınca camiye cemaat yoğun olarak girdi ve farz olan 2 rekatını kılınca tekrar caminin neredeyse boşaldığını gördük. Torunum bana “dede herkes gidiyor biz neden daha namaz kılıyoruz?” Deyince “dedeciğim onlar Arap kardeşlerimiz sadece farz olanı kılıp giderler” deyince kafası karışmadı desem yalan olur. Camilerde imamlık yapan müezzinlik yapan Arap din kardeşlerimiz daha önce bizde oluşan cami kültürünü de değiştirmeye başladılar.
Basit gibi görünen bu değişim bile uzun gayretlerle oluşan milli ve dini kültürümüzün yavaş yavaş yok olacağının delilidir.
Bizi idare edenlere seslenmek isteriz ki; göçmen politikanızdaki yanlışlar milli ve dini bütünlüğümüzü yok etmektedir. Lütfen bu konuda gittiğiniz yoldan bir an önce dönün. Aksi halde millet olarak çok ağır bedeller ödemekten korkarız.