Sosyal hayatta yaşanan sıkıntılar, insanları güler yüzlü olmaktan, geleceğe umutla bakmaktan, o kadar uzaklaştırdı ki sanki her yer bir kavga alanı her yer bir matem yeri gibidir. Güler yüzlü insanlara hasret bir ortamda yaşıyoruz…
Hemen her gün her yerde o kadar çok moral bozucu şeylere rastlıyoruz ki; trafikte agresif davranan sürücülerin birbirine zulmedercesine davranışlarına, küfürlü sözlerine, kavgalarına rastlıyoruz.
Herhangi bir sebeple görüşmek zorunda olduğunuz ikinci kişilerin aksi davranışlarına, birçok kişinin asık suratlarına tahammül ederek bir hayat yaşamak ne kadar zordur değil mi dostlar?
Yaşamayı çileye çeviren, bu sosyal sorunun mutlaka çözüme kavuşması lazımdır. Öyleyse her şeye rağmen bir umut beslemek gerekir.
Yüce Allah kulunun her şeye rağmen asla umutsuz olmamasını istemiş, hatta umut kesmeyi yasak etmiştir.
“De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” (Zümer / 53).
Bu kutlu mesajın verdiği enerjiyle, hayalimizde her an yeni bir umut yeşertmeli ve peşinden koşmalıyız.
Toplumda oluşan bütün olumsuzluklara rağmen iyilik hareketine herkes kendi nefisinde de olsa başlamalıdır.
Mesela kişinin kendisi her şeye rağmen güler yüzlü, doğru sözlü olmak istese buna kim engel olabilir?
Bu konuda Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın İmam Cafer eserinden birkaç bilgi aktararak kendi nefislerimizde bu işi başlatabileceğimize inanmakla işi başlayabiliriz:
Hasan b. Hüseyin rivayet eder:
Cafer Sadık Aleyhisselam’ın şöyle dediğini duydum: “Resulüllah (sallallahu aleyhi ve alihi) buyurdu ki: Ey Abdulmuttaliboğulları! Sahip olduğunuz malları bütün insanlara veremezsiniz. Öyleyse onlara güler yüzle ve içtenlikle davranın.”
Bu hadisin diğer bir rivayetinde ise; “Ey Haşimoğluları!” dediği belirtiliyor.” Ebu Abdullah (Cafer Sadık Aleyhisselam) buyurdu ki: “Üç şey vardır ki, kim bunlardan birine sahip olarak Allah’ın huzuruna gelirse, Allah ona cenneti vacip kılar: Kendi ihtiyaçlarından kısarak başkasına infak etmek, bütün insanlara karşı güler yüzlü olmak ve kendine karşı insaflı, adil davranmak.” (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Cafer Sadık, Mayıs 2011, Sayfa 521)
Dikkat edilirse kişinin kendi nefisine söz geçirerek her şeye rağmen güler yüzlü olması için meşru ve faziletli sebepler vardır.
Gerçekten ikinci şahısların birbirlerine güler yüzlü davranması, birçok sorunun da kökten olmasa da kısmi iyileşmesini sağlayabilir.
Evden çıkarken eşlerin ya da çocukların birbirine tatlı bir sözüyle tatlı bir tebessümüyle insanın o güne güzel başlaması ne kadar güzel bir başlangıç olur değil mi?
Bir kurumda yaşadığınız sorunu çözmek için gittiğiniz elamanın size göstereceği bir tebessümle ne kadar da rahatlarsınız değil mi?
Bindiğimiz dolmuştaki şoförün ya da bir yolcunun bir tebessümü, gideceğimiz yolu ne kadar zevkli kılar insana değil mi?
Tedavi olmak için gittiğimiz doktorun bir güler yüzüne, tatlı sözüne, vereceği umuda o kadar çok ihtiyacımız var ki…
Dost diye bağrınıza bastığınız arkadaşlarınızın güler yüzüne, tatlı sözüne, o kadar çok ihtiyaç duyarsınız ki…
Aslında bunlar zor şeyler değildir. Sadece bencilikten kurtulup sizin bir güler yüzünüzle bir tebessümünüzle bir tatlı sözünüzle birçok sorunun çözüme kavuşacağına inanın ve ilk adı siz atın. Hemen şimdi asık suratınızı ters çevirin ve etrafa güler yüzünüzü göstermeye başlayın. Faydasını görecek, mutlu olacaksınız, mutluluk dağıtacaksınız…