Hak denince akan sular durur

“Hak denince akan sular durur” diye bilinen bir atasözümüz vardır. Nesilden nesile, dillerde gönüllerde devam eden bu söz, kıyamete kadar da dillerden ve gönüllerden eksik olmayacaktır.

Çünkü hak ve adalet içinde yaşamak insanların olmazsa olmaz şartıdır. Hakkın hâkim olmadığı hiçbir yerde huzur, barış, sağlık, zenginlik ve adaletin olması mümkün değildir. Adaleti olmayan bir devletin de ayakta kalması asla mümkün değildir.

Bu sebeple Hz. Ali (a.s.) devletle adaleti ne kadar müthiş bir kalıba oturtmuştur: “Devletin dini adalettir.”

Ama maalesef haksızlık diz boyu yaşanan bir ülke olduk. Adalet hakkında vatandaş olarak çok endişe yaşıyoruz. Bir partinin genel başkanı seyahat esnasında durdurulup sözüm ona asılsız bir ihbar neticesinde haksız muameleye reva görülmüştür. (Prof. Dr. Haydar Baş’ın Susurluk’ta emniyet mensupları tarafından durdurulması)

Yaşanan haksızlığa, sadece milletimiz değil, dünyanın her yerinden tepkiler çığ gibi büyürken, taştan ses var devletin sorumlularından ses yok…(Balıkesir valiliğinin “asılsız bir ihbar neticesinde cereyan etmiş olay takip altına alınmıştır” açıklaması kamuoyunun vicdanını asla rahatlatmamıştır.)

Zamanımızın en büyük hastalığı olan kavram kargaşası nedeniyle, neredeyse hak kavramının içinin haksızlıkla doldurulmaya çalışıldığı bir dönem yaşıyoruz. Kavram kargaşası deccal fitnesinin en büyük tavrı olsa gerektir.

Son asrın en büyük fitnesi, Deccal fitnesi olduğu ve Deccal’in de en büyük özelliği; suret-i haktan görünerek insanları aldatmak olduğu için; hak gibi çok önemli bir kavram da Deccal fitnesine kurban gitmiştir. Deccal kelime olarak cilalayıcı demektir. (Yani allayıp pullayıp gerçek görüntüsünden uzaklaştırarak kandırmak). Deccal cilalayıcı demek olduğuna, en önemli özelliğinin de sureti haktan görünmek olduğuna göre; en büyük haksızlıkların ve yanlışlıkların doğruluk ve haklılık görüntüsü altında sahneleneceği anlaşılmaktadır.

Hak denince, Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş’ın Makalat adlı eserindeki Gençlere Hitabe’sinde kullandığı; “Hakkınız olmayan hiçbir şeyi istemeyin. Hakkınız olan her şeye de sahip çıkın. Hakkınızı aramaz, ona sahip çıkmazsanız, hakkınıza karşı en büyük haksızlığı yapmış olursunuz” ifadeleri, anlatmak istediğimizi en güzel manada anlatmaktadır.

Hak, kavram olarak haklılık gerekçesini ortaya koyar. Hakkın sahibine verilmesi için neyin hak, neyin haksızlık olduğunun da gerçek ölçülere dayandırılması gerekmektedir. Eğer kanunları haksızlık üzerine bina eder de hakkı o çerçevede anlamaya çalışırsanız, hakka karşı en büyük haksızlığı yapmış olursunuz. Hak ölçüsü şahıslara göre değil, Hakka göre olmalıdır.

Yazımızı Sayın Baş’ın Gençler Hitabesini bitirirken yaptığı çağrıyla bitirelim; “Hakka koşun, Hakla olun, haklı ile olun, haklı olun, hepiniz Hakka emanet olun”.

Uğur Kepekçi

20 Ocak 2019

 

 

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …