Yaşadığımız dünya hayatında hak ve adalet kavramı insanlar tarafından en fazla ihlal edilen kavramların başında yer almaktadır. İnsanlar nefislerine esir oldukça, dünya hırsı da gözünü bürüdükçe, doğruları görmekten aciz bir hale bürünmekte, adım adım hak ve adaletten uzaklaşmaktadırlar.
Aklıselim bir düşünceden yoksun ve nefsinin esiri olan insanın, psikolojisi gereği davranışlarında dosta ve düşmana bakışı farklılık arz eder. Ölçüyü kaybetmiş bir insan, özellikle de düşmanlık beslediği birinin en doğru en meşru davranışını dahi yanlış görür, yanlış yorumlar, hatta ona iftira atmayı dahi meşru bir hak olarak görür.
Bizi bizden iyi bilen yüce Allah(c.c.) hak ve adaletten şaşmamamız için kullarını bu konuda da yüce kitabında uyarmıştır: “Ey iman edenler, Allah için adâletle şahitlik eden kimseler olunuz! Bir topluluğa karşı duyduğunuz kin sizi adâletten saptırmasın! Âdil davranın, zira takvaya en yakışan budur…” (Mâide, 8)
Ayette de tavsiye edildiği gibi Allah(c.c.), kullarına adaletli davranmayı ve dünya barışına katkı sağlamayı emir buyurmuştur.
Bu uyarılara rağmen hak ve adaletten saparak haddi aşarak mümin kardeşlerine iftira dahi atabilecek seviyeye gelenleri de ne kadar kötü bir amel işledikleri konusunda uyarmıştır:
“Hak etmedikleri halde mümin erkek ve mümin kadınları incitenler apaçık bir bühtan ve günah yüklenmiş olmaktadırlar.” (Ahzâb Suresi 58. Ayet/22. Cüz)
Sosyal hayatta nefsine uyarak maddeye esir olan bir yapının oluşması sosyal barışı tehlikeye sokmakta, bazen aynı düşünceden beslenen ve aynı inancı paylaştığını iddia eden fertlerin dahi dünya menfaati için hak ve adaletten sapkınlıklarına şahitlik etmekteyiz.
Bu konuda Prof. Dr. Haydar Baş hocamız Mektubat eserinde Müslümanları açık bir ifadeyle uyarmıştır: “Maddeye esir olmayan, maddeyi esir alan, Hak için madde hâkimiyeti kuran bir dünya, özellikle bir nesil bekliyoruz.”
Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın şu ifadesi de dünyalık hiçbir menfaat için bir kimsenin ahiretini berbat etmemesinin gereğine işaret etmiş, dünyalık bütün işlerinde Allah’ın rızasına uygun bir şekilde yaşamasını tavsiye etmiştir: “Biz dünyamızı ahiretimiz için yaşarız.”
Rabbim cümlemizi, dünyayı ahireti için yaşamaya çalışan kullarından eylesin.