Yaşadığımız hayatta helal-haram birbirine karışmış, hak-hukuk kalmamış, böyle bir zamanda huzur bulmak, mutlu olmak imkânsızdır. Allah’ın mülkünde, Allah’a karşı gelerek; kul hakkı yiyerek, başkalarına zarar vererek, mutlu bir hayat yaşanamaz. Bunlar zaten bir Müslümanda olması istenmeyen hallerdir.
Peygamberimiz Hazreti Muhammed (s.a.a.) Müslüman’ın tarifini yaparken; “Eliyle ve diliyle zarar vermeyendir” (Buhari, İman, 4,5) Bir başka deyişle Müslüman, hiç kimseye hiç bir şekilde haksızlık etmeyen kişi olarak da tanımlanabilir. Eğer bu ölçüye riayet edilseydi “kul hakkı” konusunda problemler yaşanmazdı.
Hz. Peygamber (s.a.a.), bir hadisinde Allah’ın huzuruna “kul hakkı” ile gelen kimseyi müflis olarak tanımlayarak şöyle buyurur: “Müflis şu adama derler ki, dünyada yaptığı bütün ibadet ve taatın sevabı ile Kıyamet gününde Allah’ın huzuruna gelir. Bu adam dünyada birçok hayırlar, ibadetler yapmış olmakla birlikte başkalarına zulmetmiş, kimini dövmüş, kiminin gönlünü kırmış, şuna buna eliyle ve diliyle eziyet etmiş… İşte bu hak sahiplerinin hepsi o adamın çevresine toplanacaklar, haklarını isteyecekler: ‘Bana dünyada iken şöyle yaptı, hakkımı al ya Rab!’ diye davacı olacaklar. Allah bunun hayır ve iyiliklerinden hasıl olan sevapları bunlara taksim edecek, fakat borcu yine kapanmayacak. Nihayet onların günahlarını bunun üzerine yükleyecek, Cehennem’e gönderecek. İşte asıl müflis böyle bir adamdır.” (Müslim, Birr, 60; Tirmizi, Kıyame, 2).
Yukardaki hadis-i şerifler ışığında yaşadığımız olaylara bakınca, problemin neden kaynaklandığını anlarız. Büyüklerin ifadesiyle üç günlük dünya menfaati için harama el uzatmanın, başkasına zarar vermenin gereği yoktur. Çünkü harama el uzatmak, kul hakkı yemek, gerçekten büyük mesuliyeti beraberinde getirir.
11 Şubat 2014 tarihinde Meltem TV de yayınlanan İrfan Vakti programında İlahiyatçı yazar Mehmet Emin Koç, haram lokma hakkında İslam tarihinden çok manidar bir sahne aktardı: “Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir savaş sonrasında şehit cenazelerinin karşısına namaz kıldırmak için geçer. Bir anda aralarından birinin cenazesinin kaldırılmasını ister. Bunun cenaze namazını kıldırmaz. Sahabe sorar ya Resûlullah bu kişinin neden namazını kıldırmadınız? Peygamberimiz de ‘bu adamın heybesine bakın orada bir boncuk var. Ganimet olan bir devenin boynundaki boncuğu almıştı. Beytülmalden bir şey çalan asla şehit olmaz. Onun için de namazını kıldırmadım.’ Diye cevap verir. Allah ve Resulünün ölçüsü budur. Şimdi bırakın devenin boncuğunu, deveyi hamutuyla yiyenleri bile bu millet haklı görüyor. Bu bizdendir onun için o yesin diyor.”
Gerçekten bu hadise beni çok etkiledi. Siz değerli dostlarla da paylaştım ki istifade edersiniz diye. Ya Rabbi bizi kul hakkı ile ve haram lokma ile hesaba çekilen kullarından eyleme. Bilerek ya da bilmeyerek işlediğimiz kusurlarımızı da affeyle. Âmin.
Uğur Kepekçi / 16 Şubat 2014