Günlerden 14 Nisan 2020 tarihi Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın sevenleri için yeni bir hasretin başlangıcı, kendisi için Şeb-i Aruz’unun başlangıcıdır.
Farsça düğün gecesi anlamına gelen Şeb-i Aruz ifadesini Hz. Mevlana Celaleddin Rumi, Rabb’ine, sevgiliye kavuşma gecesi olarak düşündüğü Düğün Gecesi olarak adlandırır. Bu sebeple Allah’ın veli kulları için ölüm bir ayrılık değildir. Ölümleri, bedensiz hayata geçip Allah’a kavuşma anlarıdır.
Allah’ın seçilmiş ve sevilmiş kulları için ölümün ne anlama geldiğini Yüce Allah Kur’an’ında haber vermiştir:
“Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. Bilakis onlar diridirler, fakat siz hissedemezsiniz.” (Bakara /154).
Neredeyse hocamızla bir ömür beraber geçirdik. Yıllardır onun muhabbetiyle yaşadık onun ışığıyla aydınlandık. Onun ahirete göçüyle birlikte muhabbetimize bir de hasret katıldı. Elbette her canlı gibi o da ölecektir bizler de öleceğiz…
Ama Allah’ın sevdiği ve seçtiği kişilere hem korku yoktur hem de onların ölümü bizlerin ölümü gibi olmayacağı da muhakkaktır.
Bu gerçekte Kur’an’da şu ayetle haber verilmiştir:
“Bilesiniz ki Allah dostlarına asla korku yoktur; onlar üzüntü de çekmeyecekler.” (Yunus / 62).
Günler ne de çabuk geçiyor. Sanki dün gibi hatıralarımızdan çıkmayan hasret her ne kadar yüreğimizi yaksa da “kişi sevdiği ile beraberdir” hadisinin müjdesi bizleri heyecanlandırmaktadır.
Enes’in (r.a.) şöyle dediği rivayet olunmuştur:
Bir bedevi Resûlullah’a (s.a.v.)
– ‘Kıyamet ne zaman kopacak?’ diye sordu. Efendimiz:
– “Kıyamet için ne hazırladın?” buyurdu.
– ‘Allah ve Resulünün sevgisini’ dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber:
– “O halde sen, sevdiğin ile berabersin” buyurdu. (Buhârî, Edeb 96; Müslim, Birr 161,163)
Sevginin gerçek sevgi olması için riyadan, kibirden, benlikten, kurtulmuş net ve katıksız Allah rızası için olması gerekmektedir. Ancak bunlar sevgiye anlam kazandırır. Sevginin sözden fiile geçmesi ispatı olmalıdır. Seven sevdiğinin yoluna kurban olmalı, bir şeylerini feda edebilmelidir. Sevginin ölçüsü, işareti sevdiğinin yolunda yapılan fedakârlıktır. Onun davasını en kutsal emanet ve miras olarak başına taç, derdine ilaç, yoluna miraç olması lazımdır. Onun ideallerini, dava hayallerini hedefe ulaştırmak olmalıdır.
Gerçek sevda, sevdiğinin mezarında gözyaşı dökmek yerine onun yolundan gitmek için gayret ortaya koymak, ter dökmektir. Karanlıkları sevdiğinin ışığıyla aydınlatmak, fikirlerini dilden dile, gönülden gönle taşımak olmalıdır.
Vefatının 5. seneyi devriyesinde Muhterem Hocamız Prof. Dr. Haydar Baş’ı rahmet, minnet ve özlemle anıyoruz. Şeb-i Aruz’u kutlu, makamı âli, ruhu şad olsun.