Helalleşmede vekalet olur mu?

Helalleşme kültürü hakkında birkaç şey daha yazalım dedik. Helalleşme gibi ulvi ve önemli bir konu da yoğun gündemde arada kaynamasın istedik.

Son zamanlarda ülkemizde yerleşen “ben yaptım oldu” kültürüyle nice çamlar devrildi, nice damlar yıkıldı, nice haklar yendi…

Dünya hayatında insanların birbiriyle olan sosyal münasebetlerinde mutlaka hak kavramı gündeme gelmiştir. İlişkide kişilerin niyeti önemlidir.

Bu sebeple hadisi şerifte “ameller ancak niyetlere göredir” beyanıyla niyetin önemine işaret edilmiştir.

Kişiler birbiriyle münasebete girer, hemen sonrasında da hak helalliği isterlerse şayet aralarında bir anlaşmazlık yoksa genelde helallikte bir sıkıntı çıkmaz. Esas helalliğin şekli ve zamanı da budur.

Gecikmiş hak helalliği olur mu?

Mesela kişinin hakkını gasp ettiniz daha sonra o kişiye erişmek mümkün değilse gıyabında helallik olmaz. Ancak senin ona olan hakkını helal etme hakkın vardır.

Bir de şayet zaman geçse bile daha sonra kişilerin irtibat kurup geçmiş zamanda yapılan hak ihlalinden dolayı helalleşme şansı vardır.

Kişiye ulaşmak mümkün değilse, ya da o kişi dünyasını değişmişse, Onun hakkının hesabını da Allah’a havale edip, aranızı bulması için Allah’a yalvarmaya, hakkınız ve umudunuz vardır.

Allah’ın yüce merhametine sığınmaktan başka da zaten çare kalmamıştır. Allah’ın rahmetinden umut kesilmez…

Bu sebeple geçen geçmiş ama bundan sonra ilişki kurduğunuz kişilerle helalleşme alışkanlığını kazanmakta fayda olduğu kanaatindeyim.

Helalleşmede vekâlet olur mu?

Geçmişte kişilerin biribirine hakkı geçmiş ise maddi alacak verecek konusunda varislerinin hesaplaşma hakkı vardır. Birbirinin borçlarını tahsil etmek ya da borcunu ödemek gibi bir şans vardır.

Mesela “senin babanın benim babamdan şu kadar alacağı vardı” denir karşılıklı haklar tam olarak ödenirse, en azından maddi sorumluluk ortadan kalkabilir.

Gönül kırmak, daha farklıdır. Onun affı tarafların da katılacağı hesapta mahşerde görülür.

Devlet büyüklerinin helalleşme meselesini de biraz açalım:

Yöneticilerin, kanun koyucuların işleri bu konuda daha zordur.

Cumhuriyet kazanımları olarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le başlayan bir süreçte onlarca tesisler, fabrikalar, kamu kurum ve kuruluşları Türk milletine Atamızın emaneti olarak bırakıldı.

Daha sonraki iktidarlar, Atamızın emanetlerini hoyratça harcadı, özelleştirme adı altında yaban ellere peşkeş çektiler.

Sadece kurum mu? Karış karış vatan toprağı da yabancılara mülk olarak satıldı. Yarın onlar da benim toprağımdır diye kendi bayrağını dalgalandırınca o zaman akıl başa gelecek ama iş işten geçmiş olacaktır.

Kanla alınanlar para ile satılmış oldu. Filistin topraklarında İsrail devletinin kurulduğu gibi(!)

Bu yapılanlar, bal gibi hak ihlalidir. İddia ediyoruz ki bu yapılan yanlıştır ve hak gaspıdır.

Şimdi bu yapılan talanın adına siz ne derseniz deyin, bu kazanımlarda hak sahibi olanlar, Atamız ve toprak altında yatan şehitlerimiz ve gazilerimizdir.

Emanetlerin talanında karar sahibi olanlar, bir zaman sonra kalksa; “ben yanlış yaptım hakkınızı helal edin” dese, bu helalleşmenin hiçbir hükmü yoktur.

Çünkü yapılanlara, şehitler ve Atamız asla razı değildir.

Şimdiki vatandaşların da geçmişteki bir hakkın gaspında, vekaletle hak helalliği, alacak hiçbir yetkileri yoktur.

Şimdi muhasebe edelim değerli dostlarım, helalleşmek öyle sıradan bir iş miymiş?

Açıkça demek lazımsa, yöneticilerin, kanun koyucuların işi gerçekten çok zor. “Hakkınızı helal edin” deyip de haktan kurtulmak diye bir kural da kanun da dünya da yoktur. Helalleşme konusunda anlayana yeter şeyler yazdık kanaatindeyim. Vesselam…

SESLİ DİNLEMEK İÇİN

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …