Yıllardır gündemimizi teşkil eden sığınmacı politikalarını inançlı bir topluma hazmettirebilmek sıradan bir iş değildir. Ülkemiz, biri istedi diye sığınmacı deposu halinde dönüştürüldü.
Sığınmacılar sadece Suriyeli değil. Ülkemizde kaç Afganistanlı var neredeler bilen var mı? Birilerinin ifadelerinden anlıyoruz ki Afganlılar meralarda köylerde çobanlık ediyormuş da haberimiz yokmuş. “O giderse hayvancılık yok olur, bu giderse tarım yok olur” diye de algı yönetmeye devam ediyorlar. Dünyanın her yerinden her ırktan her milletten sığınmacı var ülkemizde bu biline…
Ülkemizin sığınmacı deposu haline getirilmesi; toplum mühendislerinin üzerinde titizlikle çalıştıkları, Türk milletinin kültür, inanç ve genlerini çok iyi bilen haçlı batının yeni bir haçlı seferidir, sessiz bir işgaldir.
Sözde milliyetçi ve dindar siyasetçiler, fikir adamları bunu fark edemediler ya da Prof. Dr. Haydar Baş’ın çığlığının her kesime duyurulmasına yardım etmediler.
Prof. Dr. Haydar Baş, öngörüsüyle bugünleri bizlere haber verdi. Hem de saklı gizli değil şehir şehir meydan meydan gezerek feryat ederek herkese anlattı. Bu tehlikeleri sağır sultan bile duydu. Onun için kimse kusura bakmasın herkes bugünkü durumun suçlusudur. (BTP ve bir avuç duyarlı halk hariç) Şimdi de timsah gözyaşları döküyorlar. Haydar Hocamın dediği gibi “hadi oradan”
Biz genç dimağlara işin doğrusunu anlatalım. İnşallah onlar gerçekleri öğrenir ve gereğini yaparlar. Eskiler gerçekleri öğrenmekten de korktular sorumluluktan da çünkü menfaatlerine öyle geldi.
Gelelim hicretle bu durumun ilgisine. Çünkü hicret konusu çok önemli bir konu olduğu gibi çok da istismar edilen bir konudur. Hicretteki maksadı anlamaktan aciz olan ya da halkımıza bilerek yanlış yapanlar haçlı batının yeni bir haçlı saferine ortak oldular. Biz onları öncelikle Allah’a havale ediyoruz. Herkesin hicretindeki niyeti neyse Allah katında mükâfat ya da cezası ona göre olacaktır.
Hz. Ömer (r.a.) anlatıyor: “Resûlullah buyurdular ki: “Ameller niyetlere göredir. Herkese niyet ettiği şey vardır. Öyleyse kimin hicreti Allah’a ve Resulüne ise, onun hicreti Allah ve Resulünedir. Kimin hicreti de elde edeceği bir dünyalığa veya nikâhlanacağı bir kadına ise, onun hicreti de o hicret ettiği şeyedir.”(Kütüb-i Sitte/ 5715)
Bu hadisi şerif hicret esnasında yaşanan bir olay hakkında buyrulmuştur. Peygamber efendimiz hicret edecek insanları bizzat kendisi tespit ederek hicret zamanlarını belirliyordu. Birisi vardı ki ona hicret etmesini söylemesine rağmen o hep sonraya kalmak istemekteydi. O kişinin niyeti Allah tarafından Resulüne bildirilmişti. Aslında o adam bir kadına âşık olmuş, hicret ettiği kişiler arasında sevdiği kadın olmadığı için onun da içinde olacağı hicret ekibini gözetmekteydi.
Bu vesileyle, amellerin niyetlere göre değer bulacağı, hadisi şerifle bizlere duyurulmuştur. Sahte gülüşlerin, sahte dostlukların, sahte davranışların hâkim olduğu günümüzde, görünüşte güzel olan birçok davranışların, güzel neticeye erişmemesinin altında yatan en önemli etken bu olsa gerektir.
Muhacir-Ensar diye kandırılan milletimizin dini duygularını istismar ederek yeni bir haçlı seferine ve sessiz işgale göz yumanlara destek veren halkımız da en az siyasiler kadar sorumludur. Onları da Allah’a havale ediyoruz. Ey Türk Milleti ne zaman ayıkacaksınız? Yoksa İmam Ali (a.s.)’ın dediği gibi mezarda mı?