Peygamberimizin hayatında af etmek ve merhameti tercih etmek, hâkim bir unsurdu. Taif’te yaşadığı o kadar zulüm ve işkenceye karşı da tavrı yine affetmekten ve merhametten yana oldu.
Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın Rahmetenlilalemin Hz. Muhammed (s.a.v.) eserinden konu ile alakalı tespitlerini aktarmaya devam edelim müsaadenizle:
Bir önceki makalemizde Peygamberimizin Allah’a münacatını (yakarışını) aktarmıştık. O’nun bu münacatını gözleyen Rabia Oğullarının içinde, bir merhamet duygusu uyandı. Köleleri Addâs’la Efendimize biraz üzüm gönderdiler.
Resul-i Ekrem, üzümü ‘Besmele’ çekerek yemeye başlayınca Addas şaşırdı; ‘Bu sözü buranın halkı bilmez ve söylemezler’ dedi.
Hz. Peygamber, onun nereli ve hangi dine mensup olduğunu sordu. Ninovalı ve Hiristiyan olduğunu öğrenince, “Demek sen, sâlih bir kimse olan Mettaoğlu Yunus Peygamber’ in hemşehrisisin? Dedi.
Addas; “Sen, Yunus’u nereden biliyorsun?” deyince.
Hz. Peygamber; “O, Benim kardeşimdir. O, bir peygamberdi. Ben de peygamberim” şeklinde mukabelede bulundular. Bunun üzerine Addas, kendisini tutamayarak Resûlullah Efendimizin başını ellerini ve ayaklarını öptü.
Manzarayı hayretle seyreden bağ sahipleri, Addas yanlarına dönünce ona; “Bu adam seni dininden ayırmasın, çünkü senin dinin O’nun dininden hayırlıdır!” dediler. Addas’ın efendilerine cevabı ise çok kesin ve keskindi: “Yeryüzünde, bu zâttan daha hayırlı bir kimse yok! Bana öyle bir şey bildirdi ki, onu ancak bir peygamber bilebilir.”
Hz. Peygamber, Taif’ten dönüşünde, Mekke’ ye iki konaklık bir mesafede üzerini bir bulutun kapladığını gördü. Bulutun içinde Hz. Cebrail vardı. Cebrail (a.s.) seslendi: “Şüphesiz Allah, kavminin Sana ne söylediklerini işitti. Sana, şu dağlar meleğini gönderdi. Kavmin hakkında dilediğini yapmak hususunda, ona emredebilirsin.
Bunun üzerine dağlar meleği, Allah Resulü’nü selamlayarak emrine âmâde olduğunu ve istediği takdirde Ebu Kubeys ve Kuaykıan dağlarını müşriklerin üzerlerine yıkabileceğini söyledi.
Bu teklif üzerine, gözyaşları içerisinde ellerini gökyüzüne kaldıran Hz. Resul, Rabbine; “Allah’ım, onlar (Seni ve Beni) bilmezler! Onlara hidayet nasip eyle!” diye dua etti. Onun bu duası, âlemlere rahmet oluşunun en güzel nişanesi olmuştur. (Prof. Dr. Haydar Baş, Rahmetenlilalemin Hz. Muhammed, Temmuz 2011, 1. Cilt, Sayfa 277-279)
Peygamberimizin sadece Taif de başına gelenler bile Onun peygamber olduktan sonra çektiği çileleri anlamak için yeterlidir. Hicret öncesinde yaşanan bu ve benzeri hadiseler hicretin ne kadar önem arz ettiğini anlamak için yeterlidir.