Haydar Baş Hoca sadece bir ilim adamı değil; aynı zamanda dava sahibi bir liderdi. Resulullah’ın, “Size sarıldığınız müddetçe benden sonra asla delalete düşmeyeceğiniz kimseyi tanıtayım mı? O Ali’dir” müjdesine sadık kalarak, hayatını sırat-ı müstakim çizgisinde sürdürdü. Onun duruşu; ilimde sadakat, siyasette bağımsızlık, ekonomide adalet ve toplumda Ehl-i Beyt ahlakı üzerine kuruluydu. Bu yüzden bıraktığı miras, sadece kitaplardan ibaret değil, aynı zamanda bir medeniyet tasavvurudur.
Vefat haberini duyunca sevinenler, çok kısa süre içinde yanıldıklarını gördüler. Zannettiler ki Haydar Baş ölürse bu dava biter, bu fikirler söner. Oysa tam tersi oldu. Halkın BTP teşkilatlarına teveccühü arttı, eserlerine olan ilgi büyüdü, gönüller bu kapıya daha büyük bir iştiyakla yöneldi. Onun “Ben görsem de görmesem de bizim devrimiz başladı” sözü, adeta vefatından sonra zahirde doğrulandı.
Bugün bu büyük miras, Av. Hüseyin Baş’ın omuzlarında geleceğe taşınıyor. Bağımsız Türkiye Partisi’nin 9. Olağan Büyük Kongresi’nde yeniden genel başkan seçilen Hüseyin Baş, sadece bir parti başkanı değildir; Atatürk’ten Haydar Baş’a uzanan milli, bağımsız ve insan merkezli çizginin devam halkasıdır. Genç yaşına rağmen ortaya koyduğu cesur çıkışlar, hukuktan ekonomiye, laiklikten Ehl-i Beyt sevgisine kadar birçok başlıkta yaptığı net konuşmalar, toplumun her kesiminde karşılık bulmaktadır.
Bugün BTP kadroları, “İstikbal biziz, biz geleceğiz” ve “Var bi hayalimiz” sözleriyle aslında şunu ilan etmektedir: Bu dava ne bir kişinin hayatıyla sınırlıdır ne de bir kuşağın heyecanıyla. Atatürk’ün istiklal hayali, Haydar Baş’ın milli ekonomi ve Ehl-i Beyt eksenli vizyonu, şimdi Hüseyin Baş’ın gençliği ve kararlılığıyla yeni bir safhaya geçmiştir.
Kısacası, surda açılan gedik büyümektedir. Ve artık hiçbir rüzgâr, bu fikir yürüyüşünün önünde duramayacaktır.
Uğur Kepekçi




