Bağımsız Türkiye Partisi Mevzu Ekonomi: Çözüm Milli Ekonomi Modeli panellerinin 6. durağı Gaziantep’teki programa damgasını vuran Genel Başkan Av. Hüseyin Baş, izleyenlerden yine tam not aldı.
Salon programlarının en büyük özelliği; konuşan ile izleyenler arasında sağlanan göz teması ve duygu alışverişinin enerjisinin topluluğa da yansımasıdır. Salonun atmosferi genel havanın göstergesidir. Salonun doluluk oranının konuşma başladığındaki hali ile konuşmanın bitimi arasındaki izleyici giriş çıkışları, yapılan konuşmanın etkisini ölçmeye yarar.
Gaziantep’te Sayın Hüseyin Baş’ın konuşması başlamadan dış alanlarda gezinen izleyiciler konuşma başlayınca, salonu hınca hınç doldurdular. Zaten izleyenler, kalabalık sebebiyle salonda ayakta duracak yer bile bulmakta zorlandılar.
Konuşmanın başından sonuna herkes pür dikkat Sayın Baş’ı izledi. Konuşma sona erdiğinde, salonun boşalması uzun bir zaman aldı. Sayın Baş’ın salondaki misafirlerle bire bir teması, onları dinlemesi, resim çektirme taleplerinin hemen hepsini karşılaması, sıradan işler değildir. Bunlar bir liderin halkla buluşması, halkla kucaklaşmasıdır.
Program sonrası salondan çıkarken ya da salon önünde halkın konuşmaları da çok önemli göstergelerdir. Gaziantep programından sonra şahit olduğum iki olaydan bahsedeyim:
Yıllar önce bir esnafa Bağımsız Türkiye Partisini ve Haydar Baş hocamızın fikirlerini anlatmıştım. Fikirlerden bazısını kabul etmiş bazısına da itiraz etmişti. Yaklaşık 10 yıldır bu arkadaşı görmüyordum. Salon programı sona erdiğinde o esnaf arkadaşla kapının önünde karşılaştık. Önce hayret ettim acaba bu arkadaşı programa kim davet etti diye.
Arkadaş direk olarak konuşmaya şöyle başladı: “Uğur hoca ben bu Hüseyin’i çok sevdim. Çok doğru konuşuyor. İnşallah bundan sonra her yerde O’nu anlatacağım. Zaten bundan başka da çare görünmüyor.” Esnaf arkadaş, hükümetin kötü icraatından tutun, Türkiye’deki yolsuzlukları, adaletsizlikleri biraz da öfkeyle karışık anlattı da anlattı.
Bir diğer esnaf arkadaş: “Ben Haydar hocadan sonra oğlunun bu makama geçmesine liyakatten çok babadan oğula zorunlu bir devir olarak geçtiği zannıyla endişeye kapılmıştım. Ama gördüm ki bu görev fazlasıyla O’nun hakkıymış. Haydar hoca nasıl bir evlat yetiştirmiş helal olsun. Maşallah! Hüseyin ne kadar zeki ne kadar akıllı ve bilgili biriymiş de haberimiz yokmuş. Yolu açık olsun”
Değerli dostlar bunlar sıradan işler değildir. Rahmetli Haydar Baş hocamızın öngörüsünün tezahürleridir. O’nun söylediği; “Bizim dönemimiz başladı.” İfadesinin ete kemiğe bürünmüş halidir.