Bendeniz Ehl-i Beyt meselesini anlamadan önce bazı emevi yanlışlarına düşmüştüm. Ancak Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın ortaya koyduğu eserlerden ve sohbetlerden Ehl-i Beyt meselesini öğrenince, geçmişteki yanlış fikirlerden dönme erdemliliğini gösterdim. Öğrendim ki 10 Muharrem’de matem tutmanın, Hz. Hüseyin’e ağlamanın daha doğru, faziletli ve sevap olduğudur.
Muharrem ayının faziletlerini, bu ayda tutulan oruçların faziletlerini haşa inkâr edecek değiliz. Ancak muharrem ayının 10. günü gerçekleşen hadiseler, geçmiş peygamberlerin dönemlerinde yaşanmış olaylardır. Ve sadece tarihi bilgilerdir. İbret alınır geçilir. Bizi en çok alakadar eden, sorumluluk alanımıza giren son kitap Kur’an, son peygamber Hz. Muhammed (s.a.a.) ve sonrasında da Ehl-i Beyt’idir.
Geçmişte yaşanan olayları öne çıkarıp Kerbela ve Hz. Hüseyin’in (a.s.) kıyamını saklamak mantığı olsa olsa Emevi mantığıdır. Bu mantıktan iyi niyet beklemek beyhudedir. Çünkü bunların asıl derdi Hz. Muhammed’in (s.a.a.) evlatlarını, Ehl-i Beyt’in izini yok etmek, saklamaktır. Hâlbuki Peygamberimiz’den sonraki dönemde en mühim hadise; O’nun bize emanet bıraktığı Ehl-i Beyt’e sahip çıkmak, anlamak, takip etmek ve sevmektir.
“De ki, Ben bu (peygamberliğimi tebliğime) karşılık yakınlarıma sevgiden başka sizden hiçbir ücret istemiyorum.” (Şura, 23) Ayetiyle Ehl-i Beyt’in kıyamete kadar sevilmesinin gereği işaret edilmiştir. İmam-ı Şafii hazretleri bu ayetten yola çıkarak ‘Ehl-i Beyt’i sevmek fazdır’ buyuruyor.
“Benim Ehl-i Beyt’imin sizin içinizdeki misali, Hz. Nuh’un kavmi içerisindeki Hz. Nuh’un gemisi gibidir. Kim gemiye binerse necat bulur, kim binmezse helak olur” (Suyuti, Tefsir’i Hulafa, s.573; Taberani, Mu’cem’ül Kebir, s. 78) hadis-i şerifiyle Ehl-i Beyt’in yoluna kıyamete kadar tâbi olmanın şart olduğu işaret edilmiştir.
En azından bu günleri Peygamberimizin ciğerparesi, cennet gençlerinin efendisi İmam Hüseyin (a.s.) ve yanında yer alan bir avuç taraftarın çoluk çocuk denmeden, aç susuz katledildiği hatırasını sürekli hafızamızda canlandırıp bir matem havasında ve hüzünle geçirmeliyiz.
Kurumuş gönül ve göz pınarlarından yüce Resulün Ehl-i Beyt’i için en az birkaç damla gözyaşı dökmeliyiz.
Bu konuda İmam Cafer ibn-i Muhammed (a.s.) şöyle buyurmaktadır: “Hz. Hüseyin’in (a.s) kabri etrafında dört bin melek (bir başka rivayete göre ise yetmiş bin melek) toza bulanmış ve mahzun bir halde kıyamete kadar Hz. Hüseyin’e (a.s.) ağlayacaklar.”
Kıyamete kadar meleklerin ağlayacağı Hüseyin’e bir an olsun ağlanmaz mı? Öyleyse Hz. Hüseyin’e ağlamak ve anlamak zorundayız. Çünkü anlamayan, ağlayamaz; ağlayamayanlar, anlayamazlar…
Uğur Kepekçi
10 Eylül 2019