Hz. Mevlâna’nın hayıtının gayesinin kulluk olduğu yönünde Prof. Dr. Haydar Hocamızın İslam ve Mevlâna eserinden tespitlerle devam edelim müsaadenizle:
Mevlâna, vasiyetinde de kulluk görevlerini hatırlatmakta ve insanları kulluk görevlerini yerine getirmeye davet etmektedir:
“A ulu kişi, gücün yettikçe, peygamberlerle erenlerin yolunda çalış, çabala / Birisi inanç yolunda kulluk yolunda yürür de bir soluk olsun ziyan ederse kâfir olayım ben.”
Kulluk, insan ve insanlık açısından en büyük realitedir. Varoluşun gayesini, hayatın mânâ ve mantalitesini ifade eder. Kulluktan daha anlamlı bir iş insan için mevcut değildir.
Kulluk nüktesinin kaybolduğu her hareket anlamsız, her ümit sonuçsuz ve her teşebbüs nihai olarak baş arısız kalmaya mahkumdur.
Cenab-ı Hak: “Biz cinleri ve insanları ancak ibadet maksadıyla yarattık.” buyurarak bu ana gerçeğe parmak basmıştır.
Şu mealdeki ayet de kulluğun yönünü anlatıyor: “Ey imanda sebat gösteren (mutmain olan) kul (nefs)! Dön Rabbine! Sen ondan razı o da senden razı olarak.”
Mevlâna, yeni bir din vazetmemiştir. Bütün varlığı ile İslam’ı yaşamıştır. Onun mantığı kulluk mantığıdır. Allah’tan gayri olan her şeyin kalpten çıkarılmasıdır. İslam’ın dışında kulluk aranmaz. Onun eserlerinde İslam vardır. Kulluk ancak İslâm ile yaşanır.
Bakınız bir rubaisinde ne der Mevlâna:
Men bende-i Kur’anem, ta can darem/Men hâk-i reh-i Ahmed Muhtarem/Ger nakl künet cüz in kes ez güftarem/Bizarem ez o Vu zan suhen bizarem.”
“Yaşadığım müddetçe Kur’an’ın bendesiyim
Hz. Muhammed’in (sav) yolunun toprağıyım ben
Birisi benim sözümden bundan başka bir söz
Naklederse, ondan da o sözden de bizarım.”
(Prof. Dr. Haydar Baş/ İslam ve Mevlâna/ Sayfa 211-213)
Çağın bilgesi Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız “İslam ve Mevlâna” eseri sayesinden Hz. Mevlâna üzerinde oynanan şer oyunları bozmuştur. Bu kadar bilgiden sonra kimsenin Hz. Mevlâna üzerinden oyun oynamak ve kendi sapıklıklarına O mübarek İnsan-ı Kâmili alet etmek gibi bir yanlışa düşmeyeceğini umarız.
Uğur Kepekçi