Kerbela soykırımıyla Hz. Peygamberin soyunun kurutulmasını arzulayanlar, asla buna muvaffak olamamıştır. Bu dinin sahibi Allah’tır. Kıyamete kadar da bu din Hz. Muhammed (s.a.a.)’nin soyundan bereket ve fazilete erişecektir.
Kerbela faciasında Allah’ın bir lütfu ve hesabı gereği İmam Hüseyin’in oğlu ve varisi Zeynelabidin hasta bir genç olduğundan, İmam Hüseyin’in kardeşi Hz. Zeynep (a.s.) da kadınlığı yüzünden Yezidin katliamından kurtuldular.
Yezit, bunları dahi katletmek istiyordu ama kadın ve hasta bir çocuğu öldürmekle kınanacağından korktuğu için onları affetmiştir. Aslında bu onun lütfundan çok Allah’ın hesabı olan Ehl-i Beyt soyunun devamı için kaderin bir tecellisidir.
Yaşanan bu kadar soykırıma rağmen esir olarak diyar diyar dolaştırılarak Şam’a Yezid’in huzuruna getirildiklerinde Zeynelabidin(a.s.) ve halası Hz. Zeyneb (a.s.) Ehl-i Beyt kıyamını ve davasını hem Kufe’lilere, hem de Yezidin yüzüne karşı haykıran kahraman ve mübarek şahsiyetlerdir.
Kısaca Hz. Zeyneb(a.s.)’dan bahsedelim:
Hz. Zeyneb(a.s.) Hicri 5 veya 6, Medine dünyaya gelen Hz. Muhammed’in (s.a.a) ilk kız torunudur. İmam Ali (a.s) ve Hz. Fatıma’nın (s.a.) kızıdır. Hz. Zeynep (s.a.) sabır ve istikamet abidesidir. Kendisi İmam Hüseyin (a.s) ile birlikte Kerbela’da yer almıştır. Kerbela vakıası sonrasında Muharrem’in onunda (Aşura günü) bir grup Ehlibeyt ile birlikte esir düşerek, Kufe’ye ve oradan da Şam’a götürülmüştür. Esareti boyunca öteki esirleri koruyup kollamasının yanı sıra, insanları irşat edici ve aydınlatıcı hutbeler de okumuştur. Hz. Zeyneb (s.a.) şecaat ve etkileyici konuşmasıyla Kerbela kıyamının kalıcı olmasına neden olmuştur. Tarihi kayıtlara göre hicri 63. de Şam’da hayatını kaybetmiş ve orada defnedilmiştir.
Kufe’den Şam’a getirilen Ehl-i Beyt evlatları, Yezidin karşına çıkartılınca Hz. Zeyneb(a.s.) Yezidi, mahiyetinde bulunan saray ahalisi karşısında rezil etmiştir. Onun bu tavrı sadece Yezide değil, Yezit gibi düşünen herkesedir. Onun çağlara verdiği mesajı Prof. Dr. Haydar Baş’ın İmam Zeynelabidin eserinden aktarmakta fayda görüyoruz:
“Allah ve Resulü (sav) doğru buyurmuşlardır. Kötülük yapanla sonunda Allah’ın Ayetlerini yalan okuyor ve onları alaya alıyorlardı.
Yezid! Yeri göğü bize daraltarak, esirler gibi şehir şehir dolaşarak, bizi rezil kendini aziz kıldığını mı zannediyorsun? Böyle yapmakla kıymetinin arttığını mı sanıyorsun ki; bu şekilde gururla kıvranıyor, kibir satıyorsun? Gücünün yerinde ve saltanatının muazzam olduğunu sanıp derine sığmıyorsun.
Bilmiyor musun ki, sana verilen bu fırsat içini gibi açığa vurman içindir. Allah’ın, şu buyruğunu unutmuş musun:
“Kafirler kendilerine verdiğimiz bu mühletin kendileri için yararlı olduğunu sanırlar. Biz, onlara mühlet veriyoruz ki, günah yüklerini daha ağırlaştırsınlar. İşte o zaman alçaklık ve rüsvaylık kaynağı olan azaba ulaşırlar.”
Ey serbest bırakılmışların oğlu! Bu adalet midir ki, senin kadınların, kızların, cariyelerin izzet perdesi arkasında otururken, Peygamberin (s.a.v.) kızlarını esir edesin, onların saygınlık perdesini yırtasın, seslerini boğazlarına tıkayasın ve yabancı erkekler develerinin sırtında şehirden şehre dolaştırılsınlar!
“Ne kimse onlara sığınma vermekte ne korumakta ne de erkeklerinden bir koruyucu eşlik etmekte! Halk ise şuradan buradan onları seyretmek için toplanmış!
Ancak göğsü bize karşı kinle öfkeyle dolan birinden başka ne beklenebilir ki? “Keşke Bedir’de öldürülen atalarım burada olsa idi” diyorsun ve bunu söylerken çubukla Peygamber (s.a.v.)’in oğlunun dişlerine vuruyorsun!” (Devam edecek)
Uğur Kepekçi