İşin ehline müracaat edelim. Prof. Dr. Haydar Baş olay karşısında nasıl bir yaklaşım sergiliyor? Bakalım değerli okurlarım!
İmam Hüseyin (a.s.) şehadete giden yolculuğunda irşad ve ikaz vazifesini bırakmamıştır. Zaten onun kıyamı irşat ve ikazdır.
İmam Hüseyin’e gelen on binlerce davet mektubundan sonra ailesi ve şehadet şerbetini birlikte içmeyi kabul eden yarenleriyle birlikte Kûfe’ye doğru (zilhiccenin 8. günü) yola koyuldu.
Müslim b. Akil’i elçi olarak küfeye yolladıktan sonra mektup gönderenlerin ona biat eden döneklerin haberi ulaştı. Onu sevenler her yerde önünü kesti gitmemesi için yalvardı.
Hatta İmam Hüseyin’e (a.s.) Müslim b. Akil, Kûfe’de H. 60 senesinin Zilhicce ayının dokuzunda şehit edildiği haberi ulaştı. Daha sonra da Müslim b. Akilin şehit olmadan yolladığı “sakın gelme seni Kûfe halkı sattı” mektubu bile onu yolundan çeviremedi.
Hiçbir gelişen olay onu şehadete giden yoldan çeviremiyordu. İmam (a.s.) yolda karşılaştığı insanlara ikaz vazifesini sürdürmeye devam ediyordu.
Salabiye konağında bir şahıs İmam Hüseyin’e (a.s.) “Kıyamet günü, herkesi ve topluluğu kendi imam ve önderi ile çağıracağız” mealindeki ayeti sordu. (Isra-71)
İmam Hüseyin(a.s.) bu konuda şu cevabı verdi: “Evet, öyle imam ve önderler vardır ki, insanları doğru, saadet ve mutluluğa doğru çağırır; bir grup insanlar da ona olumlu cevap verip itaat ederler. Diğer bir önder de vardır ki, bedbahtlık ve sapıklığa doğru davet eder, diğer bir grup da ona olumlu yanıt verirler. Birinci grup cennete, ikinci grup ise cehenneme gider! İşte bu Allah Teala’nın buyurduğu (bir grup cennettedirler, diğer bir grup da cehennemde) ayetinin diğer bir manasıdır “diye buyurdu.
İmam Hüseyin bilerek şehadete gitti
Bazı Sünnî eserlerde İmam Hüseyin’in tüm bu gelişmeleri bildiği hâlde, bilerek ölüme gittiğinden bahsedilmektedir. Resulullah (s.a.v.) tarafından buyrulan ve kendisinin de vâkıf olduğu hadislere göre, öldürüleceğini bildiği hâlde, hayatını korumaya çalışmak yerine, neden ölümü tercih ettiği tartışılmaktadır. Bilerek ölüme gitmesi eleştirilmektedir.
Buna cevap olarak deriz ki, evet, İmam Hüseyin (a.s.) Ehl-i Beyt’in içinde öldürüleceği ceddi Resulullah (s.a.v.) tarafından talimat verilmiş bir İmam’dır. Kerbela olayında gâye, hakkı hâkim kılmaktır. Hz. Hüseyin (a.s.) ilayi kelimetullah için ölümü göze almıştır. Gerekirse şehit olacaktır. Bu her cihatta böyledir. Kendisinin ölümünden haberdar olması, yaşayacağı kaderi bilerek ona boyun eğmesidir ki, bu tarifi imkânsız bir teslimiyettir.
Kaldı ki, 12 masum İmam’ın kendi ağzından, imamlığın bir vasfının öleceği zamanı bilmek olarak aktarılır. Yani hüccet sahibi gerçek olan imam, öleceği zamanı bilir. Bu imametinin bir gereğidir.
Câfer Sâdık (a.s.) buyurdu ki:” Bir İmam başına nelerin geleceğini ve sonunun nereye varacağını bilmiyorsa o, Allah’ın kulları üzerinde hücceti değildir. “
İmam Hüseyin (a.s.) ‘ın şehitliği İslam tarihi için çok önemli bir dönüm noktasıdır. Çünkü öleceğini bildiği hâlde vazgeçmediği bu kıyam, halifenin yanlışlarının çıkması, ümmetin ayıklaması ve Kur’an çizgisine geri dönüşün başlangıcıdır.
Bu yüzden Asr-ı Saadet’ten itibaren onun şehadeti ve nasıl katledileceği haber verilmiş, bu zamana dikkatler çekilmiştir. Kıyamla ortaya çıkan süreç, karanlıkların aydınlanma sabahıdır ki, İmam Hüseyin (a.s.) canını bu uğurda esirgememiştir. Prof. Dr. Haydar Baş / İmam Hüseyin (a.s.) /sayfa 439-477)
Uğur Kepekçi