İmam Hüseyin’i (a.s.) kısa bir süre hapseden yahudi

İmam Hüseyin’in (a.s.) şahadetiyle kana boyanan, mateme dönüşen muharrem ayı münasebetiyle İmam Hüseyin’in (a.s.) Faziletlerini ve Kıyamını konu alan yazılara ağırlık vererek Onun ve diğer Ehl-i Beyt mensuplarının yüce Şefaatine, Allah’ın rızasına ermektir muradımız.

“De ki, Ben bu (peygamberliğimi tebliğime) karşılık yakınlarıma sevgiden başka sizden hiçbir ücret istemiyorum.” (Şura, 23)

Bu ayeti kerimeyle Ehl-i Beyt’in kıyamete kadar sevilmesinin gereği işaret edilmişti. İmam Şafii hazretleri bu ayete dayanarak “Ehl-i Beyti sevmek farzdır” diyor. (Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt / Prof. Dr. Haydar Baş)

Bu tefekkürle aşağıda aktaracağımız hadiseyi değerlendirmenizi rica ediyorum:

Hazreti Muhammed (s.a.v.) gazâya gittiği bir gün Hazreti Ali (a.s.) O’na yol arkadaşı olmuştu.  Hasan (a.s.) ve Hüseyin (a.s.) çocuk olduklarından onları yanlarına almamışlardı. 

Evden ayrıldıkları böyle bir gün Hazreti Hüseyin (a.s.) Medine hurmalığında dolaşırken Salih adında bir yahudi, fırsat bularak Hüseyin (a.s.) evinde gizledi. 

Hz. Fatıma Hz. Hasan’ı kardeşini aramak üzere yolladı.

Hz. Hasan Hz. Hüseyin’i bir şekilde buldu ve yahudi Salih’in Müslüman olmasına vesile oldu. 

Yahudi Salih bir gün geçtikten sonra akrabasından yetmiş Yahudi’nin Müslüman olmasına vesile olup Hazreti Fatıma (a.s.) ‘ın evinin kapısına gelerek onu ziyaret etti. 

Dergâhına yüz sürüp, “Ey Masume! Ben bir hata ettim. Günahımı bağışla” diye yalvardı.  Hazret-i Fatıma (a.s.): “Ey Salih! Ben senin günahını bağışladım ama çocuğumun babasından dile ki, o, velilerin serveti ve vasilerin en başıdır” diye cevap verdi. 

Nihayet yahudi Sâlih, Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v.) gazâdan dönünceye kadar sabretti. Hz. Ali’ye (a.s.) halini arz etti.  Hz. Ali (a.s.): “Ey Sâlih! Ben günahını bağışladım ama çocuklarımın kadri yüksek dedelerinden de af dilemen gerekir. O ki, nebilerin efendisi ve Hüda’nın yaratıklarının en faziletlisidir” dedi. 

Sâlih ağlaya ağlaya Hazreti Muhammed’in (s.a.v.) huzuruna koştu. Hâlini anlattı.  Hz. Muhammed (s.a.v.) buyurdu ki: “Senin Bana söylediğin özürler, senin İslam olmandan dolayı makbuldür. Ama Hasan ve Hüseyin Allah in sevgili kullarıdır. İncinmesinden elbette ki Allah (c.c.) üzülmüştür. Ona da günahlarını bağışlatman gerekir”

Sâlih sahralara düştü, feryat ve figanla inleyip dururdu. Sâlih on yedi gün şaşkınlıklarla ağlayıp durdu. On sekizinci gün Cebrail, Hazreti Muhammed’e (sav) ‘e Allah’ın selamını getirdi: “Ey dünyanın efendisi!  O biçarenin tevbesini kabul ettim günahlarının üzerine af kalemi çekip bağışladım. Kendisine müjde haberinizi eriştir.” Dedi.

İmam Hüseyin (as) ‘ın bir gün esir edilmesi, kendisi, kardeşi Hz. Hasan, annesi Hz. Fatıma (as), babası Hz. Ali (as) ve Resulüllah’ı (s.a.v.) incitmiştir. Bu yanlışı yapan, kendini Cenab-ı Hakka affettirmek için ne çileler çekmiştir. 

İmam Hüseyin’in kanını, “Allah rızasına mazhar olacaksınız” gerekçesiyle akıttıranlarla; cennetle şereflenmek uğruna, İslam adına şehit edenler, mübarek vücudunda onlarca kılıç darbesi açanlar, bu büyük vebali nasıl ödeyeceklerdir!  Bizce asla hesabını veremeyecekleri bir günah işlemişlerdir. (Prof. Dr. Haydar Baş / İmam Hüseyin (a.s.) / sayfa 85-89)

Uğur Kepekçi

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …