İslâm dininin temel amacı, insan açısından en geniş anlamıyla; Allah’a inanmak ve O’na ibadet etmek şeklinde ifade edilir. Dar bir çerçevede ise; namaz, zekât, oruç, hac gibi türlü ibadetler şeklinde ifade edilir.
Aslında dinin geniş anlamına dikkat etmek zorundayız. Müslüman kişinin kendi iç dünyası ve özel hayatından başka, diğer insan ve varlıklarla olan ilişkilerini de dinin özel ve genel emirlerine uygun olarak düzenlemesi şarttır.
Bu da kişinin hayatın hangi yönü ve alanıyla ilgili olursa olsun bütün davranışlarında Allah’ın emir ve yasaklarına karşı duyarlı ve sorumlu bir bilinçle hareket etmesini zorunlu kılar. Dolayısıyla kişinin hiç bir davranışını dinden ve ibadet kavramından ayrı düşünmek mümkün değildir.
Din denince sadece dar anlamdaki ibadet kavramıyla yetinmek yanlıştır. Din sosyal hayatın hemen bütün alanını ilgilendiren geniş bir alanı kapsadığı halde kişisel ibadet konusundaki başarısı kişinin dindarlık ölçüsü sayılmıştır.
Hâlbuki dinin ilgi alanı en az iki kısımda incelenmeli ve sınıflandırılmalıdır. Bu da inanç ve davranış şeklinde izah edilebilir.
Kişinin inancını ele alırken; Allah ile fert arasında olan ibadetini inanç bağlamında, ikinci şahıslarla münasebetlerini de ahlak ve muamelat dediğimiz kısımda değerlendirmeliyiz. Her konuda da mutlaka; helal, haram ve hukuk ilişkileri dikkate alınmalıdır.
Sözde dindarların en büyük sorunu da tam bu noktadadır. İnandığını iddia edenlerin çoğu, Allah’a karşı ibadetlerini yerine getirmekte gösterdiği hassasiyeti, başkalarıyla olan ilişkilerde; hak, hukuk, ahlak konularında gözetmemekte ve böylece bir hayat sürmeye kalkışmaktadır. Sosyal hayattaki sorunların kaynağı burasıdır.
Yüce Peygamberimiz dinde muamelata büyük önem vermiştir. Âlemlere Rahmet Hazreti Muhammed (s.a.v.) bir hadisi şerifte şöyle buyurmuştur: “Hayırlınız, ahlâkı güzel olanınızdır.”( Buhârî, Menâkıb 23)
Hz. Muhammed(s.a.v.) güzel ahlak konusunda kendisinin örnek alınmasını işaret etmiştir. “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim.” (İbn Hanbel, Müsned, II, 381)
Kur’an’ı Kerim’de de onun ahlakına atıfta bulunulmuş ve övgü ile bahsedilmiştir. “Ve muhakkak ki sen pek büyük bir ahlak üzerindesin.” (Kalem: 4)
Görüldüğü gibi muamelatta (ilişkilerde) güzel ahlak meselesi, Kur’an ve sünnet çerçevesinde açıkça ortaya konulmuştur.
Şunu bilmek zorundayız ki; insanlar kendilerini ibadet konusunda ne kadar da yeterli görürlerse görsünler; güzel ahlak, insanlığın davranış biçimi olmadığı müddetçe insanlık rahat yüzü görmeyecektir.