İslam’a itirazların tarihi seyri (12)

Kur ‘ân-ı Kerîm hem müşriklerin iddialarının batıl olduğunu göstermek, hem de Resûl-i Ekrem’in peygamberliğini ispat etmek üzere birçok beyanlarda bulunmaktadır.

İşte bunlardan bazıları:

“Sen bundan önce ne bir yazı okur ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı, bâtıla uyanlar kuşku duyarlardı. Hayır, o (Kur ‘ân) kendilerine ilim verilenlerin sinelerinde (yer alan) apaçık ayetlerdir. Ayetlerimizi, ancak zalimler inkâr eder.” (Ankebut/48-49. Ayetler).

“Yoksa onlar, (senin için) Allah’a karşı yalan uydurdu mu derler? Allah dilerse senin kalbini de mühürler. Ve Allah bâtılı yok eder; sözleriyle hakkı ortaya koyar. Şüphesiz O, kalplerde olanları bilendir. “(Şuara/24.Ayet).

“Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini vahyeder. O yücedir, hakîmdir. İşte böylece sana da emrimizle Kur’an’ı vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle doğru yola eriştirdiğimiz bir nur kıldık. Şüphesiz ki sen doğru bir yolu göstermektesin.”(Şuara/51-52. Ayetler).

“(Resulüm!) Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de hiç şüphesiz yemek yerler, çarşılarda dolaşırlardı. (Ey insanlar!) Sizin bir kısmınızı diğer bir kısmınıza imtihan (vesilesi) kıldık; (bakalım) sabredecek misiniz? Rabbin her şeyi hakkıyla görmektedir.” (Furkan/20. Ayet).

“Eğer sana kayıt üzerine yazılmış bir kitap indirseydik de onlar elleriyle onu tutmuş olsalardı, yine de inkâr ediciler: ‘Bu, apaçık büyüden başka bir şey değildir’, derlerdi” (En’am/7.Ayet).

Cenâb-ı Hak Peygamberin insan olarak gönderilmesini şöyle anlatır:

“Onlar ancak kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin gelmesini yahut Rabbinin bazı alametlerinin gelmesini bekliyorlar. Rabbinin bazı alametlerinin geldiği gün önceden inanmamış ya da imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye artık imanı bir fayda sağlamaz. De ki; Bekleyin, şüphesiz biz de beklemekteyiz!” (En’am/158. Ayet).

“Muhammed’e (görebileceğimiz) bir melek indirseydi ya, dediler. Eğer biz öyle bir melek indirseydik elbette bu iş bitirilmiş olur, artık kendilerine göz bile açtırılmazdı.” (En’am/8. Ayet).

Peygamberlerin görevi, Allah’ın emirlerini insanlara duyurmaktır. Onların en büyük mucizesi de ilahî alemle temasa geçerek, almış oldukları İlahi emirlerle insanları uyarmak ve onları doğru yola iletmektir. Bunlardan başka ayrıca mucize beklemek kişilerdeki iman zâfiyetini tüm çıplaklığıyla ortaya serer.

“Kâfirler diyorlar ki: O’na Rabbinden bir mucize indirilseydi ya! (Halbuki) sen ancak bir uyarıcısın ve her toplumun bir rehberi vardır.”(Rad/7. Ayet).

Müşrikler İslam’a itiraz ve sapıklıkta o derece ileri gitmişlerdi ki; inatları yüzünden azap istemeye dahi kalkışmışlardı. Halbuki Resûlullah onlar için bir hidayet ve esenlik elçisi olarak gönderilmişti. Onların azap isteme konusundaki sabırsızlıkları ve inatları başta Bedir olmak üzere Müslümanlarla yaptıkları birçok savaşta, Allah’ın vadettiği azabın dünyadaki yansıma olarak kısa sürede üzerlerine indi. Bu gerçek Kur’ân-ı Kerimde şöyle vurgulanır:

“Hani (o kâfirler) bir zaman da: ‘Ey Allah’ım! Eğer bu Kitap senin katından gelmiş bir gerçekse; üzerimize gökten taş yağdır yahut bize elem verici bir azap getir’ demişlerdi. Halbuki sen onların içerisinde iken Allah, onlara azap edecek değildir. Ve onlar mağfiret dilerlerken de Allah onlara azap edici değildir.” (En’fal/32-33. Ayetler).

Bedir’de müşriklerin uğradıkları hezimet, tam bir azap sahnesi idi. Nitekim müşrikler alay ettikleri ve Allah’ın vadettiği azabı tatmışlardı. Savaştan sonra Müslümanlar müşriklerin ölülerini bir kuyuya topladılar. Resûlullah onlara şöyle seslendi:

“Biz Rabbimizin bize vadettiğini gerçek bulduk, siz de Rabbinizin size vadettiğini gerçek buldunuz mu?” (Araf/44. Ayet).

İslam’a itirazlar müşriklerin kibir ve hasetleri yüzünden Kur’ân-ı Kerim’i Hz. Muhammed (sav)’e lâyık görmemelerine sebebiyet veriyordu. İçlerindeki haset ateşi onların İslam’ı kabul etmelerine de mâni oluyordu. Bu husus Kur ‘an-ı Kerîm’de şöyle ifade edilmektedir:

“Ve dediler ki: Bu Kur’ân, iki şehirden bir büyük adama indirilse olmaz mıydı? Rabbinin rahmetini onlar mı taksim ediyorlar? Onların dünya hayatındaki geçimlerini aralarında biz taksim ettik. Ve bir kısmını diğerlerine derecelerle üstün kıldık.” (Zuhruf/ 31-32. Ayetler).

(Prof. Dr. Haydar Baş, Din Tahripçilerine Kuranı Kerimin Cevabı, 1998, Sayfa 66-68).

(Devam edecek…)

SESLİ DİNLEMEK İÇİN

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …