Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın “Din tahripçilerine Kur’an-ı Kerim’in Cevabı” şaheserinden derlediğimiz bilgilerden bu makalemizde de Allah inancını özetleyen İhlas Suresiyle bizlere verilmek istenen mesajı aktaracağız:
Müşrikler, Peygamberimize; “Rabbinin nesebini bize açıkla” dediler. Sonra da ihlas suresi nazil oldu:
“De ki: Allah birdir, O Samed’dir. (Hiçbir şeye muhtaç değildir. Her şey O ‘na muhtaç ve varlığını O’na borçludur.) Doğurmamış ve doğurulmamıştır. Ve O’nun hiçbir dengi yoktur,” (İhlas Suresi)
Dinin temeli olan Allah inancını, en veciz (kısa ve öz) şekilde vurguladığı için; bu sureye “İhlas” veya “Esas” adı verilmiştir.
Allah inancını “İhlas” ve “Ayetül-Kürsi” kadar çarpıcı ve veciz anlatan başka hiçbir metin görülmemiştir.
Elmalılı Hamdi Yazır Tefsirinde: “Gökler ve yer (Kulhüvellahüehad) suresinin üzerine kurulmuştur.” Buyurulduğundan bahsetmiştir.
Kur’ân vahdaniyete delil olarak İhlas Suresini sunduğu gibi Cenab-ı Hakk’ın iki olmadığına dair deliller de sunmaktadır.
“Onlar Allah’ı hakkıyla tanıyıp bilemediler. Kıyamet g ünü bütün yeryüzü O’nun tasarrufundadır. Gökler O’nun kudret eliyle dürülmüş olacaktır. O, müşriklerin ortak koşmalarından yüce ve münezzehtir.” (Zümer/67)
“De ki: Eğer söyledikleri gibi Allah ile birlikte başka ilâhlar bulunsaydı, o taktirde bu ilahlar, Arş’ın sahibi olan Allah’a ulaşmak için çareler arayacaklardı” (İsra/42)
“Yerde, gökte Allah ‘tan başka ilahlar olsaydı, yer gök fesada girerdi. Arş sahibi Allah, onların vasfettiklerinden münezzehtir” (Enbiya/22)
” O’nun zatından başka her şey helak olacaktır. Hüküm O’nundur ve siz ancak O’na döndürüleceksiniz.””
Nübüvvete İtiraz Eden Müşriklerin Peygamberimize mal ve makam teklifinde bulunmaları da şu şekilde cereyan etmiştir:
Müşrikler, nübüvveti (peygamberlik müessesesini) ve Resülullah’ın şahsiyetini hedef alan itirazlara da başvurdular. Bu hususta her yolu deneyen Kureyş müşrikleri önce mal-mülk ve makam teklif ettiler. Hattâ Mekke’nin hükümdarlığını teklif ederek, kabul etmediği takdirde ölümle tehdit ettiler. Bu teklife Peygamberimizin cevabı kesin ve net oldu: “Değil bu teklifler; bir elime güneşi, öbür elime ayı verseler; ‘Allah’tan Vazgeç’ diye bir emir gelmedikçe davamdan vazgeçmem.”
Müşrikler hiçbir zaman batıl davalarından vaz geçmediler. Sürekli Peygamberimize tuzak tekliflerle geldiler. Bir seferinde de peygamberimize müşriklerin karşılıklı tapınma teklifiyle geldiler.
Makam ve mevki teklifiyle, Allah ‘in Resûlü Hz. Muhammed’i İslâm’a davetten vazgeçiremeyen müşriklerin ileri gelenleri, bunun üzerine O’na yeni bir teklifle geldiler:
“Bir sene sen bizim ilahlarımız olan Lât ve Uzzâ’ya ibadet edersin, bir sene de biz senin ilahına ibadet ederiz. Senin taptığın bizimkinden hayırlı ise biz de bir nasip almış oluruz. Bizim taptığımız senin kinden hayırlı ise sen de bir nasip almış olursun. Böylece anlaşır gideriz.” şeklinde olan bu teklif açık bir şirk teklifi idi ki; Kur ‘ân-ı Kerîm’de Kâfirun süresinde onlara sert bir üslupla şöyle cevap verildi:
“(Resulüm!) De ki: Ey kâfirler! Ben sizin tapmakta olduklarınıza tapmam. Siz de benim taptığıma tapmıyorsunuz. Bende sizin taptıklarınıza asla tapacak değilim. Evet, siz de benim taptığıma tapıyor değilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim de banadır.” (Kafirun/1-6)
“Allah ‘tan başkasına ibadet etmemi mi, bana emrediyorsunuz, Ey cahiller? mealindeki âyet-i Kerime, Razi ve Ibn-i Cerir ‘in beyanına göre bu sebeple nazil olmuştu:
Peygamberimiz Kâbe’ye gidip Kureyş’ten kalabalık bir topluluğun yüzlerine karşı bu sûreyi okudu. Onlar da ümitlerini kestiler. (Prof. Dr. Haydar Baş, Din Tahripçilerine Kuranı Kerimin Cevabı, 1998, Sayfa 60-61-62).
(Devam edecek…)