Tarihten günümüze gelinceye kadar söylenmiş birçok sözün, kim tarafından söylendiği belli değildir.
İşte halka mâl olma nüktesi burada yatmaktadır. Yaşanmış, tecrübe edilmiş, acısı ya da tatlısı yaşanmış sözlerdir. Adı üstünde topluma mâl olmuş sözlere atasözü denilmiştir.
Büyükler deler ki: “Dünyaya iki defa gelmeyi istemektense, senden önceki bir büyüğün sözünü dinle kâfidir.”
Yine bu konuda söylenmiş çok manidar sözlerden biri de: “Yanında bir büyüğün yok ise, büyük bir taş parçası bulundur.”
Söylenen sözler, gelecek kuşakların ihyası adına söylenmiş sözler olmasına rağmen, maalesef yeterince istifade edilmediği kanaatini taşımaktayım.
Kuşak çatışması nitelemesi, bu toplumun kültürüne yapılan en büyük ihanettir. “O eskidendi”, “Onlar ne bilir” gibi sözler ve de sinsi planlarla bu milletin en önemli kültürü yok sayılmış, eski kuşağın engin tecrübelerinin yeni kuşaklara aktarılması engellenmeye çalışılmıştır.
Kuşaklar arası çatışma neticesinde ona ulaşan değerler, kendinden sonraki nesillere aktarılmayınca bedelini toplumsal olarak ödemek zorunda kalmaktayız.
Büyük sözü dinlendiği, alınan dersler gelecek nesillere kesintisiz olarak taşındığı zaman; “Ana başlara taç imiş, gönüllere ilaç imiş” mantığı hâkim olmaktadır. Aksi halde büyüklerin kıymeti bilinmeyince, ana ayaklara türap, bakım evlerine yoldaş olmaktadır. Bu sadece bir örnek; tefekkür edince ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır.
Yaşlılar tecrübelerinden ve sözlerinden istifade edilmediğini görünce çekilmişler köşelerine, sitemkâr bir hâl lisanıyla; “madem dinlemiyorsunuz, ne haliniz varsa görün” dercesine suskunluklarını korumaktalar. Gençler ise tecrübesizlik ve acılarla kıvranıp “hazine üstünde oturan dilenci” misali çare aramakla meşguller.
Hâlbuki ata yanı başlarında; sözü yanı başlarında; hemen çevrenizde bir büyük(ata) bulun ve sözünü dinleyin ya da bir atasözüyle kültürünüze renk katın. Göreceksiniz faydalanacak ve mutlu olacaksınız.
Ama maalesef artık insanlar nasihat dinlemiyor. Kendinden başka kimsenin fikirlerine değer vermiyor. Nasihat dinlenmeyince de yavaş yavaş değerler kaybediliyor.
İnsanlık geçmişten gelen değerlerini maalesef son asırda hoyratça harcamayı tercih etti. Böylece asırlık değerler yavaş yavaş kaybolmaya yüz tuttu. Toplumlar bu sebeple millet olma vasfını, kaybolan değerlerle birlikte kaybetmeye başladı.
İnsanlar, ben merkezli hareketi, sınırlarını kendisinin belirlediği, ölçüsüz ve özgür bir yaşantıyı kabul ettiğinden; değerlerin yerini değersiz olan şeyler doldurdu. Bu nedenlerden dolayı, yaşadığımız toplumsal sorunların temel sebeplerini, kaybolan değerlerde aramak lazımdır. (devam edecek)
Uğur Kepekçi
12 EKİM 2019