Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın “Kuran ve Sünnet ışığında Büyük İslam İlmihali Namaz” eserinden bilgiler aktarmaya devam edeceğiz.
Genelde ilmihal konuları belki de en çok ihmal edilen konulardır.
Halbuki her Müslüman halinin ilmini bilmesi lazımdır. Aksi halde sıratı müstakim üzere bir hayat sürmesi ve akıbetinin cennet olması zordur.
Herkes kendince bir din olgusu oluşturacak kadar cehalete düştüğü bir zamanda, kendince ibadet şekilleri uydurmakta ya da ibadetin şekillerini dualarını davranışlarını da kendine göre uyarlama yanlışlığına devam ettiği bir gerçektir.
Aslında doğru bir din anlayışını emreden, en ince noktalarını ortaya koyan Yüce Allah’tır. Kuralların hayata geçirilmesi, izah edilmesi ve davranış biçimlerini bize öğretmesi için de Peygamberini ve onun Ehl-i Beyt ’ini görevli kılmıştır.
Sonrasında gelen gerçek alimlere düşen görev de kuran ve sünnet ışığı altında Müslümanlığı kendi çağdaşlarına belletmektir.
İşte bu yönden Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın ortaya koyduğu bu ilmihali diğerlerinden üstün kılan özelliğe mutlak dikkat çekmek gerekiyor:
Bu eserinde merkeze Hanefi fıkhını koyup, diğer mezheplerin ve Ehl-i Beyt ekolünün de bilgilerini derleyerek doğru din anlayışının hudutlarını da korumaya ve birliği sağlamaya çalışmıştır.
Bu açıdan eserin kendi dalında bir ilk olması ve kendi çağdaşımız olarak görünen yanlışların karşısına kendi çağının ve gelecek çağın insanına yol göstermek gibi bir özelliğini de dikkatten kaçırmamak lazımdır.
Şimdi bu açıklamalardan sonra Kuran ve Sünnet Işığında Büyük İslam İlmihali Namaz eserinden kaza namazının hükmü konusuna giriş yapabiliriz.
Bir namazın vaktinde kılınmasına “eda”, vaktinden sonra kılınmasına ise “kaza” denir. Bir namazı özürsüz yere kazaya bırakmak büyük günahtır. Bu namaz kaza edilmekle yerine getirilmiş olur. Fakat bunun geciktirilmesinden dolayı meydana gelen günahın bağışlanması için tevbe etmek ve Allah’dan af dilemek lâzımdır.
Herhangi bir bahane ile namazı geciktirip kazaya bırakmaktan son derece sakınılmalıdır. Özür sayılan haller ise, imâdan bile aciz olan hastanın o halde geçirdiği namazları kaza etmesi gerekmez.
Fakat bu şekildeki aczinin müddeti, beş vakitten fazla olması gerekir.
İslâm ülkesinde bulunup da İslâm’ı kabul eden kimse, özürlü sayılmaz. İslâm’ı kabul ettiği tarihten itibaren namazlarını kılmakla yükümlü olur. Çünkü İslam yurdunda cehalet bir özür sayılmaz. Herkes din görevlerini ehlinden sorup öğrenebilir. (Prof. Dr. Haydar Baş / Kuran ve Sünnet Işığında Büyük İslam İlmihali Namaz/ sayfa 1107-1108) (Devam edecek)
Uğur Kepekçi
(sesli olarak dinlemek isteyenler aşağıdaki linkten faydalanabilir)
http://www.yenimesaj.com.tr/kaza-namazinin-hukmu-hakkinda-2-H1345132.htm