Kim mandacı?

Sosyal ve siyasal sorunların çığ gibi büyüdüğü günümüzde hükümet, savunduğu bütün fikir cephelerinde yıkılış yaşamaktadır. Elbette bu da siyasi iktidarlarının sonunun geldiğini haber vermektedir.

Büyük umutlarla hükümet edilenlerin, Cumhuriyet kazanımlarına, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, milli ve dini bütünlüğümüze sahip çıkıp milletimizi ve devletimizi çağdaş medeniyetlere, güçlü yarınlara taşımasını çok isterdik. Çünkü yaşadığımız topraklar bizim, devlet bizim, millet biziz.

Ama maalesef hükümet edilenler, bu ulvi ideallere sahip çıkmak yerine mandacılık ve himaye fikriyatına hizmet ettiler. Emperyalist ülkelerin boyunduruğu altında ve onların istedikleri emellere hizmet ettiler. Stratejik ortaklarımız kim diye bir araştırma yapınca ne demek istediğimizi anlatmış oluruz herhalde.

Son günlerde hükümet, fikrine karşı çıkanlara bir de mandacı demeye başladı. Öncelikle mandacı ne demek ona bakalım. Mandacı demek en basit bir ifadeyle: Başka milletlerin himayesi altına girip fikrini, emrini ve ortaklığını kabul etmek demektir.

Yaşananlara şimdi bu açıdan bakalım: Madenlerimiz, en stratejik kurumlarımız, para ve sermaye piyasasına hâkim unsurlar, yabancılara peşkeş çekilmiş. Serbest piyasa denen melanet bir sistemde at oynatan para babaları, her yeri teslim almış. Bir de bu güce son 20 yılda ulaşılarak mandacılığın daniskası yapılmış. Şimdi çıkıp da milletin aklıyla alay edilircesine başkalarına mandacı deniyor. Bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıptır. Yukarına saydığımız şeyleri kim yaptıysa mandacı odur. Bu bilgiler ışığında umarız mandacı kimmiş anlaşılmıştır.

Kıymetli okurlarım! Mandacılık zihniyetini Gazi Mustafa Kemal Atatürk geçmişte tarihe gömmüştür. Eğer mandacı aranıyorsa Cumhuriyetin kazanımlarını yok edenler ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le sorunu olanların arasında aramak lazımdır. Hafızalarımızı tazelemek için Sivas Kongresinden bir bilgi aktaralım:

Genç bir tıbbiyeli subay olan Hikmet Boran (Orhan Boran’ın babası), tıp okulu delegesi olarak katıldığı Sivas Kongresi’nde, Mustafa Kemal Paşa’ya hitaben yaptığı konuşmada manda fikrine şiddetle karşı çıkarak:

“Paşam! Murahhası bulunduğum Tıbbiyeliler beni buraya istiklâl davamızı başarmak yolundaki mesaiye katılmak üzere gönderdiler. Mandayı kabul edemem. Eğer kabul edecek olanlar varsa, bunlar her kim olurlarsa olsun, şiddetle red ve takbih ederiz (ayıplarız). Farz-ı muhal manda fikrini siz dahi kabul ederseniz, sizi de reddeder, Mustafa Kemal’i vatan kurtarıcısı değil vatan batırıcısı olarak adlandırır ve tel’in ederiz (lanetleriz)…” demiş ve Mustafa Kemal Paşa Tıbbıyeli Hikmet’e şöyle yanıt vermiştir: “Arkadaşlar, gençliğe bakın, Türk Milleti bünyesindeki asil kanın ifadesine dikkat edin. Evlât, müsterih ol. Gençlikle iftihar ediyorum ve gençliğe güveniyorum. Biz ekalliyette (azınlıkta) kalsak dahi, mandayı kabul etmeyeceğiz. Parolamız tektir ve değişmez: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!” (Vehbi Cem Aşkun, Sivas Kongresi, 2. Baskı, İstanbul 1963, s. 143)

Önerilen Makale

Atatürk sevgisinin önünde kimse duramayacaktır

Şimdi birilerinin aklına “Uğur Kepekçi neden bir haftadır Atatürk’le alakalı makale yazıyor?”  Diye bir soru …