Kimler Hüseyni duruştan bahsedebilir?

Oturanlar, yatanlar, amuda kalkanlar, diz çöküp köleliği seçenler, saray entrikalarına alet olanlar, Allah’ın helal saydığını haram, haram saydığını helal sayanlar; Allah’a karşı duruşlarını dahi “Hüseyni Duruş” olarak tanımlamaya başlamıştır.

Duruş sahibi olmak, nefsinin arzu ve isteklerine uymakla, başkalarının yanlışlarına boyun eğmekle, imandan ve ibadetten uzak bir yaşamla bir hayat geçirenler, duruştan bahsedemezler. Çünkü bu tiplerin duruşu yoktur, zemin kaygandır, menfaatine göre yön ve yer belirlerler…  

Onların adına münafık, yandaşlık, yağdanlık, yalakalık, iki yüzlülük denir.

Bir duruşun adının “Hüseyni duruş” olması için gerek şartlardan bazılarına değinelim:

Hz. Hüseyin(a.s.), her yönüyle örnek bir insandı, örnek bir Müslüman’dı. Hz. Hüseyin(a.s.) kendine biçilen ömür sermayesini Allah’ın istediği şekilde yaşamış, Peygamber efendimizin övgüsüne mazhar olmuştur.

”Hüseyin Bendendir ve Ben Hüseyin’denim”,

“Hasan ve Hüseyin Cennet gençlerinin efendileridir” sözleri onun ve mübarek kardeşi Hz. Hasan efendimiz için söylenmiştir.

Hz. Hüseyin(a.s.) Efendimizi Kûfe’ye çağıranların davalarına sadık kalamayacağını ve dolayısıyla başına bir felaket gelebileceğini sezen dost ve akrabalarına, Kûfe’ye gitmesine engel olmak isteyenlerin hepsine söylediği tek söz;

“Kûfe’liler, bana yazdılar. Hak ve gerçek yolun alâmet ve belirtilerini diriltmek, bidat ve dalâletleri yok etmek üzere yanlarına gelmemi istediler. Bundan dolayı gitmek zorundayım.”

Aslında Hz. Hüseyin Kûfe’lilerin Onu öldürmeye yelteneceklerini biliyordu. O gelecek nesillere bir duruş sergilemek, hak olan davanın mutlak şekilde fedakârlıklara göğüs germekle savunulacağını ispat etmek istiyordu.

Evet, Onun duruşu sonraki nesillere örnek olmuştur. Asırlar sonra bile onun duruşundan bahisle “HÜSEYNİ DURUŞ” tabirini kullanıyoruz.

Dünya durdukça Hüseyni Duruş sahipleri de olacak, kendini dünya menfaatine satanlar da…

Bize düşen, şehit kanlarıyla sulanan kutsal vatan topraklarını ve yüce dinimizin izzet ve şerefini “hüseyni bir duruşla” korumak ve kollamak olmalıdır.

Kerbela’dan, millet olarak bizim çıkarmamız gereken derslerden biri bu olmalıdır.

Kerbela’dan gereken dersler çıkarılmadığı için şimdi her yer Kerbela olmuş, nice Hüseyin’ler ziyan olmaktadır.

Her devirde Yezitler olduğu gibi, Hüseyin’ler de vardır.

Asıl babayiğitlik ise Hz. Hüseyin’e varis olmaktır. Hz. Hüseyin(a.s.) bir semboldür, bir örnektir; örnek alınacak onun davranışıdır, duruşudur.

Hz. Adem’den bu yana ve kıyamete kadar iyi ile kötünün, hak ile batılın temsilcileri, yar ve yarenleri mutlaka olacaktır.

Önemli olan; yaşadığımız zaman ve şartlarda duracağımız saftır, sergileyeceğimiz duruştur.

Kıyamete kadar “yezitlerin” de “Hüseyinlerin” de varisleri bitmeyecektir.

Her fert sergileyeceği davranışla mutlaka bir safta yer almıştır; kendisi safını bilse de bilmese de (!) safından hesaba çekilecektir.

Kişinin safını belirlemesi de bundan dolayı çok önemlidir. Hz. Hüseyin’i katledenler, o safta yer alanlar, dün ve bugün onları katledenlere sevgi besleyenler de hesap gününde ‘ben bilmeden yaptım’ deme şansına asla sahip değildir.

Öldürmek, kişinin iradi tercihidir.

Selam olsun Hüseyin(a.s.) ve duruşuna, lanet olsun yezit ve soykırıma alet olanlara!

Uğur Kepekçi

Önerilen Makale

Güneş balçıkla sıvanmaz

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, dünya tarihinde eşine rastlanmayan bir milli mücadeleyle bizlere üzerinde yaşayabileceğimiz bir …