Kuran’dan dersler: Ölülerin dirilişi

Ahirete irtihalinden 1 ay kadar önce son görüşmemizde Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız bana: “Evladım çok okumalısın, eserlerimi oku, kuran oku, tefsir oku, dersler hazırla! Arkadaşlara faydalı olursun” demişti.

Bizim yapacağımız Kuran’a mana vermek, anlam katmak falan değil asla. Çünkü o ilmin mektebinde okumadım, ehliyetim yok, öyle bir iddiam da yoktur. Bizim yaptığımız ve yapacağımız Hocamın işaret ettiği yoldur. Okuyacak, araştıracak, bulacak; Onun verdiği ölçü terazisinde tartıp sonra da paylaşmak olacaktır, bu biline…

Onun isteğini emir telakki ederek ve Allah’ın rahmetinden, Peygamberin, Ehl-i Beyt ve onları temsil eden hak dostlarının şefaatini talep ederek bir ders yapalım:

Bakara Suresi 260- “Hani İbrahim Allah Teâlâ’ya: “Ya Rabbi ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster,” demişti.

Rivayet edildiğine göre, İbrahim (a.s.)’ın bu sorusuna şu sebep olmuştu:

Bir gün, bir deniz kıyısında bir ceset görmüştü. Cesedi, kara ve deniz hayvanları adeta aralarında taksim etmişlerdi. Deniz içine aldığı zaman denizdekilere, karaya bıraktığı zaman da karadakilere yem olmaktaydı. Kalanını da rüzgâr savurup dağıtmaktaydı.

İbrahim (a.s.): “Ya Rabbi! Bu param parça cesedi, biliyorum ki diriltirsin, fakat nasıl dirilttiğini bana göstermeni istiyorum. Ta ki bunu gözlerimle göreyim, kalbim mutmain olsun,” demişti.

Hak Teâlâ ona hitap etti: Yoksa benim diriltmeye kadir olduğuma inanmadın mı? dedi. İbrahim: “Evet, inandım, fakat görerek kalbimin mutmain olmasını istiyorum,” dedi, Allah Teâlâ buyurdu: “Öyle ise dört kuş al, şekillerini bellemek için kendine yönelt. İyice tanı. Sonra onları parça parça ayır ve her parçasını bir dağ üzerine bırak.

Derler ki, bu kuşlar tavus, horoz, güvercin ve kargaydı. Tefsir bilginlerinin açıklamasına göre, Hak Teâlâ İbrahim (a.s.)’a, o kuşları boğazlayıp tüylerini yolmasını, etlerini doğramasını, etlerini, tüylerini ve kanlarını birbirine katmasını ve her kuşu dörder parçaya ayırarak birer dağın üzerine koymasını emretmiş.

Bazıları da: “Her kuşu yedi parçaya bölmesini ve her birinden birer parça alarak yedi dağın üzerine koymasını, başlarını elinde tutmasını ve bundan sonra, Allahın izni ile gelin! diye çağırmasını emretmiş, demişlerdir. İbrahim (a.s.) kuşları çağırmış.

Ne görsün: Kuşların karışan cüzleri birbirinden ayrılarak havada dört tane başsız kuş gövdesi meydana gelmiş! Sonra her kuş gelerek kendi başına kavuşmuş.

Bunda şuna işaret edilmiştir:

Tavus ziynetleri toplamıştır, süs örneğidir. Onun başını kopar ve gözlerini dünya ziynetlerine karşı yum.

Horoz şehvete düşkündür. Onu boğazla, şehvet bedenînden kurtul.

Güvercin heveslerinin peşindedir. Onu kes, heveslerine uymaktan sakın.

Karga ihtiras kaynağıdır. Onu katlet, ihtiraslarına gem vur. Kim nefsinde bu dört sıfatı öldürürse ebedi hayata ulaşmış olur:

Sonra onları (Allahın izniyle, yanıma gel diye) çağır, sana koşa koşa gelsinler. Bil ki Allah Teâlâ çok güçlüdür, (dilediği şeyi yapmaktan aciz kalmaz. Her yaptığında veya yapmayıp terk ettiğinde) hüküm ve hikmet sahibidir. (Tibyân Tefsiri /Huzur Yayınevi/ 1. Cilt /sayfa 183)

Kuran, anlaşılmak ve yaşanmak için, peygamberimiz Hz. Muhammed, Onun Ehl-i Beyti ve insan-ı kamiller de canlı kuran olmak üzere gönderilmiştir. Allah cümlemizi anlayan ve yaşayanlardan eylesin…

Uğur Kepekçi

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …