Kur’an-ı Kerim yüce Allah tarafından her yönüyle insanlığa sunulmuş bir nimettir. Nimetin kıymetini bilenler kıymet bildikleri oranınca sırlarından istifade ederler.
Her kıymetli şeyin bir hazinesi, hazinenin de kapısı olduğu gibi ilim şehrinin de kapısı vardır. İlahi ilmin hazinesi bir şehirde ise, o şehre giriş de kapıdandır. Bu bir realitedir.
Peygamberimiz (s.a.a.) bir hadisi şeriflerinde ilmin şehrine açılan kapıyı şöylece tarif etmiştir; “Ben ilmin şehriyim, Ali ise kapısıdır. İlmi isteyen kimse kapıdan girmelidir” (Tirmizi)
Bugüne kadar ilmin hazinesinden istifade edenler kapıdan girenler olmuş, kapıdan giremeyenler de nasip kapısında nasipsiz kalmışlar. Farkında bile olmadan ilim diye oyun oyuncakla oynamışlar.
Prof. Dr. Haydar Baş yazdığı Ehli Beyt külliyatının Hz. İmam Ali eserinde buna çok güzel bir şekilde temas etmiştir; “Yüce Allah, âlemlerin Rabbi; Resûlullah ise âlemlere rahmet peygamberdir. Resûlullah (sav) ilmin ve hikmetin şehri; Hz. Ali ise kapısıdır. Allah’ın koruması ve ismeti altındaki Resulullah’ın ilim şehrine giden yolların hepsi Ali kapsından geçer. Hak yollar Ali kapısına çıkar. Ali kapısı ise Resûlullah şehrine açılır… Resulullah’ın şehrinde ise Yüce Allah bulunur, orası tevhit şehridir.” (Hz. İmam Ali / Prof. Dr. Haydar Baş / önsözden)
Hz. Ali evlatları, Ehl-i Beyt imamları, ilmin kapısını sürekli açık bırakmış, onlara yaren olanlara, faziletlerine inananlara, sürekli Kur’an’ın sırlarını bildirmiştir.
Bu sebeple Ehl-i Beyt imamlarının, Ehl-i Beyt kaynaklarının tasdik etmediği bilgileri, ilim diye yutturulan yalanlar olarak görebiliriz.
Ehl-i Beyt gerçek kulluk yoludur. İbadet eksenli ve dosdoğru sıratı müstakim yoludur. Sır kaynağıdır. İlmin kapısıdır. Kur’an ayetlerinin sır ve faziletlerinden de Ehl-i Beyt gözüyle bakınca istifade etmek daha kolaydır.
Bu konuda sayısız örnekler verebiliriz ancak bir makale boyutunda ancak iki örnekle yetineceğiz.
Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın, İmam Muhammed Bakır (a.s.) / Sayfa 709-710) Kur’an ayetleri şifadır, başlığı altında verdiği örneklerden bir kısmını aktaralım:
Muhammed Bâkır (a.s.) şöyle buyurmuştur:
“Kim yüksek sesle Kadir sûresini okursa, Allah yolunda kılıcını kınından çekmiş gibi olur. Kim bu sûreyi gizlice okursa, Allah yolunda kanını dökmüş gibi olur. Bu sureyi on kere okuyanın günahlarından yaklaşık bin günah bağışlanır.”
Muhammed Bâkır (a.s.) şöyle buyurmuştur:
“Bir kimseye Fatiha sûresi şifa vermiyorsa, hiçbir şey şifa vermez.”
Birileri “ben çok okudum ama fayda görmedim diyecek” olursa;
Ona: “inan da gel” ya da “okuyacak ağız sahibi ol da gel” deriz.
Sır, şüphesiz inanmaktadır.
Sır, ilmin kapısına müracaattadır.
Uğur Kepekçi