Kuvâ-yi Milliye neferleri Anadolu seferinde

Sağlıkçıların, “yazın kavurucu sıcaklığında mecbur kalmadıkça evlerinizden dışarı çıkmayın” demesine rağmen Bağımsız Türkiye Partisi lideri Av. Hüseyin Baş, kadrosuyla birlikte Anadolu’yu karış gezmeye devam ediyor.

Sayın Baş, bu kadar olumsuz hava şartlarına rağmen görülen lüzum üzerine gittikleri her yerde devletin ve milletin içinde bulunduğu karanlık tabloyu anlatıyor. Daha sonra da karanlıkların aydınlığa dönüşme yollarını bıkmadan usanmadan anlatmaya çalıyor.

Hüseyin Baş ve kadrosunun yaptığı çalışma, sıradan bir çalışma değildir. Bu çalışma, geçmişte Türk milletinin gönlünde kurtuluşun meşalesini yakan Gazi Mustafa Kemal Atatürk‘ün başlattığı Kuvâ-yi Milliye hareketinin devamı niteliğindedir.

İç ve dış borçlar, cari açıklar, yap işlet devret modeliyle devletin uğradığı zararlar, yabancılara satılan topraklar, para ile satılan vatandaşlıklar ve daha nice yanlışlar yüzünden geleceğimiz karartılmıştır. Sadece bizler değil evlatlarımız, torunlarımız, borçlu doğmaktadırlar.

Kim ne derse desin Türkiye Cumhuriyeti Devleti, yapılan büyük yanlışların neticesinde adı konmamış bir işgali yaşamaktadır.

Anadolu’yu karış karış gezen Hüseyin Baş liderliğindeki Kuvâ-yi Milliye neferleri, kurtuluş ruhunu canlandırmaya çalışmaktadırlar. Sayın Baş, Sakarya’da vatandaşlarımıza yaptığı konuşmada çok çarpıcı ifadeler kullandılar:

“Türkiye’nin son 20 yılına baktığınızda Osmanlı’nın son 50 yılına benzediğini görürsünüz. Adeta adı konmamış bir Düyunu Umumiye tarafından yönetiliyoruz. Adı konmamış ama yönetim biçimi aynı, halkın sırtına yüklenen vergiler aynı, zamlar aynı. Bildiğiniz aynı dönemi yaşıyoruz ve dolayısıyla bu işin sonu tarihte de olduğu gibi yakın coğrafyamızda da olduğu gibi üzülerek söylüyorum, endişe içinde söylüyorum ama savaş olabilir. Buna gitmek istemiyorsak, kendimizi muhafaza etmek, geleceğimizi korumak, kurgulamak, istediğimiz gibi yönlendirmek istiyorsak bunun yolu siyasettir. O zaman hepimiz Bağımsız Türkiye Partisi neferi olarak siyaset yapmak zorundayız. Çünkü ülke gerçekten her anlamda parçalanmanın eşiğine gelmiş vaziyette. Çok değil bundan 100 yıl önce bu topraklar işgal altındaydı. Bu işgalciler sanmayın ki bugün bu işgal düşüncelerinden vazgeçmiş durumdalar, hiçbir zaman vazgeçmediler. Bugün bizi kültürel olarak ellerinin avuçların içine almış vaziyetteler, bizi ekonomik olarak avuçların içine almış vaziyetteler.”

Gerçekten de dün Osmanlı yabancılara toprak sattı, gırtlağımıza kadar borca batırdı. Ve sonunda alacağını tahsil etmek isteyen işgal kuvvetleri vatanımızı işgal etti.

Bugün dünden çok farklı değildir. Yine yabancılara toprak satışı, yine gırtlağımıza kadar borç içindeyiz. Bizi yönetenler, borç para bulmak için vatan topraklarını pazarlama peşindeler.

Sayın Hüseyin Baş’ın bu konuda da şu ifadesi çok çarpıcıdır:

“Bakın iktidarımız fellik fellik para arıyor. Bir gün Avrupa’ya gidiyor, bir gün Körfez ülkelerine gidiyor, yakında Asya turlarını başlatırlar muhtemelen. Hani müflis tüccar varını yoğunu, her şeyini satmaya başlar ya Türkiye o durumda. Size anlattıkları, yok ülkemiz büyümüş, yok ülkemiz bir noktaya gelmiş… Ya çok düşünmenize gerek yok, Türkiye’nin dış borcunu son 20 yılda açın bakın görürsünüz işte. Bizi başkasının eline bakmaya muhtaç edenler yarın bizim parçalanmamıza, yarın bizim yok olmamıza sebep olacak! Buna dur diyecek kadro sizsiniz, buna dur diyecek kadro Bağımsız Türkiye Partisi kadrosu.”

Allah, milletimize uyanmayı nasip eylesin. Aksi halde sonumuz hüsrandır.

Önerilen Makale

Atatürk’ün mersiye yazdığını duydunuz mu?

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Aziz Atatürk hakkında ömrümüz boyunca makale yazsak konuşsak Onun vatanımıza, milletimize …