Mizaçlar çalınır ve hastalıklar bulaşıcıdır

Cenâb-ı Hak, tevhid yoluna götüren hidayetin ve ondan saptırmanın kendi kudretinde ve iradesinde olduğunu beyan ettikten sonra, muhlis kullarını hidayete yakın ve dalâletten uzak tutmak muradıyla, onları sakındırma ve korkutma yoluyla şöyle buyurur:

“Mü’minler, mü’minleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa, artık onun Allah nezdinde hiçbir değeri yoktur. Ancak kâfirlerden gelebilecek bir tehlikeden sakınmanız başkadır. Allah, kendisine karşı (gelmekten) sizi sakındırıyor. Dönüş yalnız Allah’adır. (Ali-i İmran, 28)

Allah’ın bu emrine rağmen mü’minlerle dostluğu bırakanları ne gibi tehlikelerin beklediğini Geylani Tefsirinde Abdulkadir Geylani hazretleri şöyle izah ediyor:

“Rehber edinmek maksadıyla onların sohbetine ve vaazlarına katılmasınlar, veli edinmek gayesiyle onların meclislerine gitmesinler. Huylarına benzemek ve câhiliyye dostluklar kurmak amacıyla onlar ile arkadaşlık etmesinler. Özellikle yanlarında başka mü’minler olmadan onlarla baş başa kalmasınlar. Ola ki diğer müminler, kâfirlerin küfür ve nifaklarını yanlarındaki diğer müminlere sirayet ettirmelerine engel olurlar. Zira mizaçlar çalınır ve hastalıklar bulaşıcıdır; özellikle de küfür ve fısk. Çünkü tabiatıyla mizaçlar küfür ve fıska (günaha) meyillidir.

Kim ki bunu yaparsa, kâfirlerin arkadaşlığını terk etmez ve onları kendine veli edinmekten uzak durmazsa Allah ile bir bağı kalmaz. Allah’ın velâyetinden, tevhid yolundan ayrılır, kâfirlere katılır, onlardan addedilir. Hatta onların en kötüsü ve Allah katında cürüm ve vebal yönünden en şiddetlisi olur.” (Geylani Tefsiri, Al-i İmran, 28)

Abdulkadir Geylani hazretleri burada insanın zaaflarını, arkadaşından ve çevresinden kolaylıkla etkilenebileceğini ifade ediyor. Ayette geçen kafir kelimesinin anlamları arasında “gerçeği örten, nimeti inkâr eden” ifadesi de geçtiği için burada sakınılması gereken sadece dinden çıkan kişi değil de sapkın fikirleri olan kimselerden de sakınılması gerektiği uyarısı yapılmıştır. Yani kişinin kiminle arkadaş olup olmaması tembih ediyor.

Sadi Şirazi hazretleri dostların birbirlerini etkileme hâlini Gülistan’ında şöyle izah eder: “Bir gün hamama gittim, temizlenmek için bir miktar kil aldım. Baktım ki o kil diğerlerinden farklı olarak mis gibi gül kokuyordu. Kile lisan-ı hâl ile sordum; ‘Ey kil nedir bu halin?’ Kil cevap verdi: ‘Ben bir gül ağacına arkadaşlık ettim. Koku bana ondan geçti. Yoksa ben sade bir toprağım, koku onun kokusudur.'”

Bu konudaki şu ibretlik hadisle yazımızı bitirelim:

“İyi arkadaşla kötü arkadaş misk taşıyan kimse ile körük üfüren kimse gibidir. Misk taşıyan ya sana onu ikram eder yahut sen ondan (miski) satın alırsın ya da ondan güzel bir koku duyarsın. Körük üfüren kimse ise ya elbiseni yakar ya da ondan kötü bir koku duyarsın!” (Müslim, Birr, 146)

Huzurlu ve doğru bir hayat yaşamak isteyenler hastalıklı insanlar ve onların sözde meclislerinden uzak dursun. Sonra çaresiz hastalık olan fitne tuzağına düşerler. Bizden hatırlatması.

Önerilen Makale

Atatürk ve Mevlit Kandili Hutbesi -3-

Geçtiğimiz günlerde Peygamberimizin doğumu münasebetiyle Mevlit Kandilini ihya ettik. Bu vesileyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün …