Yaşanılan bir olayın yapılan bir eylemin ya da ticaretin neticesinin kâr ya da zarar olduğunu anlamak için yapılan maddi ya da manevi hesaplaşmaya muhasebe denir.
Kişiler ya da kurumlar bu muhasebe neticesine göre kararlar alıp ona göre yeni iyileştirmelere gittiği takdirde kişi ya da kurumun muhasebesi bir anlam teşkil eder. Aksi takdirde yapılan muhasebe yapılmamış hükmündedir. Bu uyarı muhasebe yapanlar içindir.
Bir de muhasebe yapmaktan gafil olanlar, muhasebe yapmayı unutanlar, ya da muhasebe yapmaktan çekinenler vardır ki onlar zaten zararı baştan kabul etmiş olanlardır.
Rahmet ve bereketinin tesiri henüz üzerimizden geçmeyen bir Kurban Bayramı yaşadık. Sevabıyla günahıyla, hüznüyle mutluluğuyla, ayrılığıyla kavuşmasıyla, maddesiyle manasıyla bir bayram geçirdik.
Bayram bir eylem bir aktivite bir ibadet olduğuna göre bunun da muhasebesi yapılmadır. Bu Kurban Bayramı bize ne kazandırdı ne kaybettirdi?
Asıl meselemize giriş yapmadan önce bayram öncesi bir makalemizde bir tespit yapmıştık, oradan başlayalım:
“Elbette Kurban Bayramı birçok sırrı ve hikmeti içinde barındıran, Allah’ın kendi yolunda “kurban eden” ve “kurban edilen” arasında cereyan eden önemli bir hadiseyi vesile kılarak kullarına öğretmek istediği bir şeyler vardır.
Eğer işin imtihan sırrını ve Allah’ın öğretmek istediklerini kaçırırsak, bu bayram “et bayramı” olmaktan öteye geçmez. Kurbanı keseriz, etini yer ve yediririz, sırrını da kaçırır, kısır bir döngü içinde döner dururuz…”
Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız “Milli ve dini bayramlar bir milletin birleştirici harcıdır. İster dini ister milli olsun her bayram en coşkulu ve adına layık bir şekilde yaşanmalıdır. Gelecek nesillere aidiyet duygusu bu şekilde aşılanır. Yoksa da millet olma vasfını kaybederiz” dediğine göre şimdi bayram ile alakalı muhasebemizde kendimize soracağımız sorulara başlayabiliriz:
Bu bayramda gereken coşkuyu yaşayabilip gelecek nesillere bir şeyler aktarabildik mi?
Kurban şuurunu idrak edebilmek adına ne gibi bir şey yaptık? Kurban Bayramı’nda nefsimizin kaç kötü hasletini terk ederek kurban edebildik? Kaç kişiyle samimi diyalog kurduk? Kaç gönüle girdik, kaç gönüle dokunabildik? Kaç aç olanı doyurduk? Aç ve mazlum olanları kaç zaman düşünebildik?
Soruları milyonlarca adet çoğaltabiliriz ama bu kadarını muhasebe edebilmek ve gereğini yerine getirebilmek bile gelecek adına güzel şeyler yapabilmenin bir çabası olacaktır.
Son söz İmam Ali (a.s.)’ın olsun: “Günahsız geçen her gün bayramdır.”