Yüce Allah Kur’an’da namazla ilgili olarak Ankebut suresi 29. Ayette şöyle buyurmuştur:
“Namazı kıl! Muhakkak ki namaz, (insanları) fenalıklardan ve kötülüklerden alıkoyar”
Namaz kılanlar kıldıkları namazdan istenilen lezzeti alamadıklarını sürekli dile getirirler. Lezzet alamama onları bazen farz olan bu ibadeti terk etmeye kadar götürmektedir.
Namaz kılan insanın kıldığı namazdan lezzet almasına da huşû diyebiliriz.
Abdullah İbn Abbâs da namazdaki huşû ile alakalı şöyle buyurmuştur.
“Huzur ve huşû ile kılınan iki rekât namaz, gâfil (Allah-ü Teâlâ’yı unutmuş) bir kalb ile akşamdan sabaha kadar kılınan namazdan hayırlıdır.”
Şimdi huşû kelimesinin sözlük anlamını ortaya koyalım dilerseniz.
Huşû demek: Tevazu, alçak gönüllülük, Hakk’a boyun eğmek, korku ve sevgiden meydana gelen edepli haldir.
Cenab-ı Hak Mü’minun Suresi 1. ila 4. Ayetlerinde: “Muhakkak mü’minler felah buldu ki onlar namazlarında huşûludurlar. Onlar ki, faydasız işe, boş lafa bakmazlar. Onlar ki, zekâtlarını vermek için çalışırlar” buyurarak, namazlarını huşû ile kılan mü’minlerin felah bulacağını beyan etmektedir.
O zaman namazda huşu çok önemli bir mevzudur. Mutlaka sağlanması gerekmektedir. Namazda huşûnun zıddı gaflettir. Gafletle namaz kılanlar, Kur’an da Maun suresinde tehdit edilmişlerdir:
“Yazıklar olsun O namaz kılanlara ki, onlar kıldıkları namazdan gafildirler.”
Kılınan namazın gafletten kurtarılması; yalnız Allah için kılındığının şuuruna erişmekle mümkündür.
Yani kılınan namaz Allah’ı hatırlatıyorsa istenilen namazdır.
Aksi halde bu namaz fiili birkaç hareketten öte değildir ve hak katında kabulü zordur. Bu sebeple Yüce Allah Taha suresinde 14. Ayeti kerimedeki ayeti kerime bunu işaret eder: “Ve zikrim için namaz kıl”.
İşte o namaz, sahibini gafletten kurtarır; huşûya yönlendirir.
Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.a.) “Kul namaza durduğu zaman, ancak Hz. Allah’ın huzurundadır. Sağa-sola iltifat ederse, Hz. Allah; ‘Kime iltifat ediyorsun? Benden hayırlısına mı? Bana dön ey âdemoğlu! Çünkü Ben iltifat ettiğin şeyden daha hayırlıyım’ buyurur.” (Ruhu’l-Beyan, c. 6, s. 67).
Bir sohbetlerinde Prof. Dr. Haydar Baş Hocamıza sorulmuştu: “Namazda huşû nasıl sağlanabilir?”
Cevaben, “Namazın dışında huşûyu sağlarsanız o zaman namazda da huşûyu sağlarsınız.”
Bu nasıl olur diye sorulunca, o da konuya şöyle bir açıklık getirmişti:
“İnsan kalbini fotoğraf stüdyolarındaki banyo odasına benzetirsek, makine ila çekilen pozlar banyoda tüm detaylarıyla meydana nasıl çıkarsa; namazda da namaz dışında meşgul olduğunuz şeyler gönlünüze gelir. Sizi meşgul eder. Namazın dışında dünya ile meşgul olur, zamanınızı boş ve gereksiz şeylerle geçirirseniz, namaza durunca da gönlünüzün, gözünüzün ve diğer azalarınızın yaşadıkları şeyler kalbinize gelir ve sizi meşgul eder. Bu haldeyken namazda huşûyu sağlayamazsınız. Eğer namazın dışında hayırla, hasenatla, iyiliklerle, zikirle velhasıl Allah’la meşgul olursanız; namazda da Allah’la meşgul olur ve istenilen huzuru yani huşûyu yakalamış olursunuz. İşte o namaz, seni Allah’ı anmaya yöneltir. Maksat hâsıl olur.” (Devam edecek)