İnsanoğlunun zanla hareket edeceğini bilen yüce Allah Kur’an’da zandan sakınması için kuluna uyarıda bulunmuştur. Ne hikmetse bu yasak, inanç zafiyeti olan kullarda alışkanlık halini almış her dönemdeki zanlar sebebiyle büyük günahlar işlenmiştir.
İnsanların zanla hareket ettiğini tespit eden toplum mühendisleri toplumların bu özelliğini kullanarak algıyla yönlendirme yapmışlar. Bu yöntem ilk insandan bu yana böyle devam edegelmiştir. Öncelikle zanla alakalı 2 ayet paylaşalım müsaadenizle:
“Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının; çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli hallerini ve kusurlarını araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a gönülden saygı besleyip O’na karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, tevbeleri çokça kabul edendir, engin merhamet sahibidir.” (Hucurat / 12)
“Onların çoğu, hiçbir dayanağı olmayan zandan başka bir şeye uymazlar. Zan ise, gerçek adına hiçbir şey ifade etmez. Hiç şüphesiz Allah, onlar ne yapıyorsa hepsini hakkıyla bilmektedir.” (Yunus / 36)
Zan konusunda belli bir amaca hizmet edenler, genellikle de geçmiş zamanda yaşananları gelecek zamana aktarırken isteyerek ve bir plan çerçevesinde iftira yoluna gitmişler. Planlanan yalanın ya da zannın canlı şahitlerinin kalmamasından sonra çamuru atan kazanmış tutmasa da lekesi kalmıştır.
Buna örneği de Yüce Allah Kur’an’da işaret etmiştir. Peygamberimizden asırlar önce yaşamış olan İbrahim Peygamber hakkında onun zamanında yaşamadığı halde Hristiyan ve Yahudiler tartışmışlar. Her iki tarafta Hz. İbrahim’in kendinden olduğu iddiasında bulunmuşlar. Bu konuya açıklık getirmek için Yüce Allah Al-i İmran suresinde ilgili ayetlerle konuya açıklık getirerek evrensel bir ölçü ortaya koymuştur.
“Ey Ehl-i kitap! İbrahim hakkında niçin tartışırsınız? Oysa Tevrat da İncil de kesinlikle ondan sonra indirildi. Hiç düşünmüyor musunuz? İşte siz böylesiniz; hadi hakkında bilginiz olan konuda tartıştınız, fakat hiç bilgi sahibi olmadığınız bir konuda niçin tartışıyorsunuz! Oysa Allah bilir, siz bilmezsiniz. İbrahim ne Yahudi ne Hıristiyan idi; bilâkis o, tek Allah’a inanıp boyun eğmiş birisiydi, müşriklerden de değildi. Doğrusu insanların İbrahim’e en yakın olanı, ona tâbi olanlar, şu Peygamber (Hz. Muhammed) ve iman edenlerdir. Allah da müminlerin dostudur.” Al-i İmran / 65-67)
Yüce Allah kullarına ‘bizzat şahit olmadığınız bir olay ya da kişi hakkında duyduklarınızla okuduklarınızla karar vermeyin yaptığınız iş büyük yanlışlara sebebiyet verir.’ Şeklinde uyarı yapıyor. Bir başka ayette de duyduğunuz her haberi iyice araştırmadan karar vermeyin diye de ikaz ediyor.
“Ey iman edenler! Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.” (Hucurat / 6)
Toplumları yanlışa sürükleyen algıları bozmak ve gerçek bilgiye ulaşmak için yapılacak iş; bizzat şahit olmadığınız şeyler hakkında size gelen her haberi araştırın. Zanla hareket etmeyin. Doğru bilgiye ulaşmadan da kimse hakkında bir fikir öne sürmeyin.