Bir defasında “Eğer İslam’ı yaşamak istiyorsanız beni takip edin. Ben sizlere bu çağda imanınızı kurtaracak doğru yolda gidecek ölçüleri tarif ediyorum.” Demişti.
Gerçekten de kendini doğru yolda zanneden, o kadar ölçüsüz o kadar pervasız görüşler ve bu görüşleri hayatına tatbik edenler var ki görünce şaşmamak elde değildir.
Allah’a ne kadar şükretsem az ki yaşadığımız çağın sorunlarını bilen bizleri tuzaklardan korumaya çalışan ve istikamet üzere gidecek bir yolumuz varsa bunu Prof. Dr. Haydar Baş Hocamıza borçluyuz.
Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız 1998 yılında yaptığı bir televizyon sohbetinde bizlere doğru yolu bakınız nasıl tarif ediyor?
Sırat-ı Müstakim ne demek?
Doğru yol manasına gelen, “sırat-ı müstakim” insanları Allah’ın rızasına kavuşturan; yani Allah, “Ben bundan razıyım, bu kulumun yaptığı işler güzeldir, doğrudur.” dediği yol üzeri insanın gitmesidir.
Öyle işler vardır ki; siz bunları eda edersiniz yerine getirirsiniz, görünüşte de çok güzel olur ve fakat bu yaptığımız işlerden Allah razı olmaz, hoşnut olmaz. O takdirde insan görünürde çok güzel şeyler de yapmış olsa, hakikatte sırat-ı müstakim yani doğru yol üzere olmuyor. Neden? Çünkü yapılan işin özünde “Allah bu işten razı mıdır, değil midir?”, merkezde bu soru vardır. Bu soruya cevap verdiğiniz zaman “evet bundan Allah razıdır”, o zaman yaptığımız iş hoşa gitmemiş olsa dahi, görüntüde pek mükemmel görünmese dahi, o iş sürat-ı müstakim üzeredir.
Bir başka mana her insanın kalbinden Allah’a bir yol gidiyor, işte bu yoldan insanın sağa sola sapmadan Allah’a vasıl olmasıdır. Bir manada Onun rızasına kavuşmasıdır, bir manada Onun cemalini müşahade etmesidir, bir manada Onun muhabbetine gark olmasıdır, sevgisine, aşkına gark olmasıdır. İşte bu hal üzere insanın hayatının devamına biz “sırat-ı müstakim üzere devam eden hayat” diyoruz.
Ayet-i kerimelerde Allah bizi uyarıyor, ayıktırıyor. Yanlış yapmayalım, hata etmeyelim, o yolun dışına çıkmayalım diye; Cenab-ı Hakk bizi birçok ayetinde uyarıyor. Mesela; Sure-i Fatiha’da; “Sirâtallezine en’amte aleyhim” (Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet) ifadesi vardır.
Allah’ın nimet verdiği bu insanlar kimlerdir? Manen rızıklananlardır.
Manen rızıklanmak ne demektir?
Cenab-ı Hakk’ın feyzini muhabbetini alan. Şimdi bu insan işte sırat-ı müstakim üzere olan insandır.
Hadis-i şerifte Cenab-ı Peygamber Efendimizin bir gün sahabesi ile birlikte otururlarken, elinde bir çalı parçası yere birçok çizgiler çiziyor ve ortasından bir çizgi çizdikten sonra sahabesine şöyle buyuruyor; “Bunların hepsi bir yoldur, gördüğümüz çizgilerin tamamı bir yoldur. Ama şu ortada gördüğünüz yol, dost doğru sırat-ı müstakim olan yoldur. Bunun dışındakilerinin her birinin başında şeytan yatar.”
Siz o yollardan bir tanesini tercih ettiğiniz zaman farkında olmadan Allah’ın rızasının dışına çıkar, helak olursunuz.
Bu ne demek? Demek ki, insanların kalbinde çok miktarda yollar var, düşünce yolları var, tarzları var. Ama bir tanesi var ki; düşünce tarzı, düşünce kulvarı doğrudan insanı Allah’a bağlıyor. İşte Resulullah’ın beyan ettiği o sırat-i müstakim denilen doğru yol, insanı Allah’a vasıl eden, Allah’a bağlayan yol. Diğerlerinin başında beyan ettiği gibi; düşüncedir, felsefedir, -efendim- nazariyedir, hülasa şu veya budur. Bunların her birinin “başında ne olur?” diyor. “Bir şeytan vardır.” Ona tabi olursanız “doğru yoldan gidiyorum” zannı ile gittiğiniz halde, Allah muhafaza etsin bâtıla yanlışa sapıklığa düşmüş olursunuz. O bakımdan insanların hayatlarını yaşarken çok dikkatli ve de titiz olması lazım.” (Prof. Dr. Haydar Baş Enstitüsü / Dini Yaşam / Sohbetler Bölümü)