Cumhurbaşkanımız Sayın Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde kabine toplantısının ardından doğurganlık konusunda yaptığı açıklamalarda çok önemli bir gerçeğin altını çizdi. Yaptığı tespite yüzde yüz katılıyorum. Allah, bu gerçek gibi daha birçok gerçeği görmeyi ona nasip eylesin. Çünkü korkunç bir sona doğru gidiyoruz. “Bindik alamet gidiyoruz kıyamete”
Önce Sayın Erdoğan’ın aile yapımızın karşı karşıya kaldığı tehlikeler hakkında yaptığı muhteşem tespitlerinden bir kısmını paylaşalım sonra da diyeceğimizi diyelim.
Yeni doğan bebek sayısı ve doğurganlık hızının düşüşüne dikkat çeken Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan; “TUİK verilerine göre 2001 yılında doğurganlık hızı 2,38 iken 2023 yılı doğurganlık hızı 1,51’e gerilemiştir. Yani nüfusun kendini yenileme eşiği olan 2,1 seviyesinin altındayız. Bu, açık söylüyorum, Türkiye açısından varoluşsal bir tehdittir, bir felakettir” dedi.
Sayın Erdoğan devamla; “Son yıllarda aileye yönelik tehditlerin giderek arttığını müşahede ediyoruz. Dünyanın birçok bölgesinde artık toplumlar yaşlanıyor. Yalnız yaşamayı tercih eden birey sayısı ve boşanma oranları artarken, evlilik oranları buna bağlı olarak hane başına düşen çocuk sayısı azalıyor. Evlilikler ve doğurganlık hızı azalırken tek ebeveynli ya da parçalanmış ailelerin sayısı günden güne çoğalıyor. 2023 yılı doğum istatistikleri endişe vericidir” dedi.
Cumhurbaşkanımız yıllardır ülkede tek adam konumunda olmasına rağmen, yapmak istediği her şeyi yapmaya muktedir olmasına rağmen muhalefet gibi davranıyor. Şikâyetçi oluyor. Durum tespiti yapıyor.
Ne garip tecelli ki 2001 ile 2023 arası kesintisiz olarak kendisinin iktidar olduğu dönemleri yaşadık. Sormazlar mı adama “Sayın Erdoğan siz henüz yeni mi iktidar oldunuz? Hangi şeyi yapmak istediniz de yapamadınız? Nüfusu artırmak istediğiniz de halk mı engel oldu? “Aile yapısını uzaydan gelen yaratıklar mı bozdu? Cinler, periler, görünmeyen varlıklar mı bizi bu hale getirdi?
Türk milletinin aile yapısının bozulmasının da doğurganlık oranının düşmesinin de Türk nüfusunun düşmesinin de Arap nüfusun armasının da asıl sorumlusu kim acaba?
Muhacir-Ensar oyunu ile ülkenin her karış toprağını yabancılarla dolduranlar kim acaba?
Arap aile yapısının çok eşliliği, sınırsız çocuk aşkı, inanılmaz azınlık ruhu, Türk’ten başka herkese tanınan imtiyazlar sayesinde kaçınılmaz son olan Türk varlığının azalacağını bilmiyor muydunuz?
İş bulamayan aş bulamayan ev bulamayan maaş alamayan insanca yaşamanın imkânsız olduğu bir dönemde halktan evlenmesini ve doğurganlığı artırmasını nasıl beklersiniz. “Gençler, sizden 3 çocuk istiyorum” demekle bu milletin çocuk yapacağını mı sandınız?
Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın Milli Ekonomi Modeli kapsamında evlilik yardımları, yüksek oranda doğum yardımları, vatandaşlık maşı, ev hanımı maaşı, çocuk yardımı gibi aile yapısını koruyacak olan Sosyal Devlet Milli Devlet Projeleri uygulanmadan geçen her günün felaketimizi hızlandıracağını görün artık.
Rusya, Milli Ekonomi Modelindeki doğum yardımını hemen devreye koyarak nüfusunu kat kat artırdı.
Nüfus artışındaki düşüşün buna karşılık Arap nüfusun süratle artışının kaç sene sonra başımıza daha büyük felaketler açacağını, Türk milletinin hangi yıllardan itibaren azınlık haline düşeceğini, TUIK ya da başka kurumlarınıza sorun da gerçekle bir an önce yüzleşin. Nüfus artışının azalması mı yoksa buna sebep olanların mı tehdit olduğunu iyi düşünmek lazımdır.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş Cumhurbaşkanımıza en güzel cevabı sosyal medya hesabından verdi:
“Yoksulluk, sosyal bozulma, sığınmacı artışı, oran gibi unsurlar nüfus artışını azaltıyor. Bunlara sebep olanlar da varoluşsal bir tehdittir…”