Teknoloji çağında yaşadığımız için dünyadaki ekonomik, sosyal ve siyasal değişim ve gelişimin dışında kalmak asla mümkün değildir.
İnternetle elde edilen iletişimi faydasıyla zararıyla elbette bizlerde yaşayacağız toplum olarak. Yolların, köprülerin, sanayinin gelişmesi, yeni enerji kaynakları, yeni tasarımlar; yeni buluşlar, yeni silahlar, yeni ulaşım teknikleri; yeni üretimler yeni tüketimler…
Gelişime değişime kapıları kapalı, dünyadan habersiz, insanlığın bu seviyesinden habersiz; elbette bir avuç da olsa ilkel kabile hayatı yaşayan insan toplulukları bulunacaktır. Dünyanın pek az nüfusunun oluşturduğu bu kesim dışında kalan her toplum mutlaka gelinen bu seviyenin olumlu ve olumsuz yansımalarını yaşayacaktır.
Bizde istesek de istemesek de gelişmekte olan toplumlar arasına katılmış, iletişim çağının nimetleriyle tanışmış topluluklar arsında yer almış vaziyetteyiz. Bundan kaçmak asla mümkün değildir.
Madem iletişim ve gelişim çağının inanılmaz süratte devam eden sihirli dünyası içindeyiz. Bu durumu lehimize çevirmekten başka hiçbir çaremiz yoktur.
Bu yolun sonu, çıkmaz sokaktan da beter yokluğa gitmektedir. İnsanlık bu gidişe dur diyebilmek ve dünyanın yanlış gidişinin rotasını değiştirmek zorundadır.
Acayip bir zaman sürecini yaşamaktayız. İletişim ve gelişim çağı insanlığın pek de hayrına bir yolda gitmiyor, maalesef.
Dünyada gelişen ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelerin seyri, devlet ve milletlerin bir birbirine yardım etmekten ziyade, birbirini ele geçirmek, elinde olana göz dikmek, güçlü olanların gücü yeteni sömürmek, işgal etmek ve sıcak savaşla onu işgal etmek şeklindedir.
Elbette bu düşünde sayesinde dünyaya barış ve huzur gelmemiş, dert üstüne dert getirmiş, toplumlar insanca yaşama zevkinden mahrum kalmıştır. İşgaller, sömürüler sayesinde ölenler neden öldüğünü, öldürenler neden öldürüldüğünü dahi bilmez hale gelmiştir. Aslında bu bir kıyamet alametidir.
“İnsanlar öyle günler görecek ki, katil niçin öldürdüğünü, maktul de niçin öldürüldüğünü bilemeyecek.” “Bu nasıl olur?” diye soruldu. Şu cevabı verdi: “Herçtir! Öldüren de ölen de ateştedir.” (Müslim, Fiten 56)
Herç nedir? Diye soruna soruya efendimiz “herç ölüm demektir, ölüm demektir, ölüm demektir cevabını vermiştir.
Mütefekkirler herç sebebini şu dört başlık altında toplamıştır: Kargaşa, ahir zamanda ortaya çıkacak fitne, Katilde çokluk, Katilde şiddet. Yaşanan sosyal olayları bunun dışında izah edecek olan varsa beri gelsin.
Ahir zaman fitnesi ölümden beterdir
Kıyamet alametlerinden sayılan en tehlikeli davranış fitneye aldanmaktır. Peygamberimiz Efendimiz (s.a.a.) dönemindeki sahabeler bile ahir zamanda yaşayacak ümmete fitne konusunda dua ve niyazda bunmuşlar ve ahir zamanın fitnesinden korunmak için sürekli mücadele vermişlerdir.
Bu konuda Peygamberimizin (s.a.a.) uyarıları vardır: “Zifiri karanlık bir gecenin parçalarına benzeyen fitneler zuhur etmeden önce Salih ameller işlemede acele edin! Zira o vakit insan, mü’min olarak sabahlayıp kâfir olarak akşamlayacak ya da mümin olarak akşamlayıp kâfir olarak sabahlayacak; dinini dünya metaı karşılığında satacaktır.” (Müslim, Sahih, İman, 186; Tirmizi, Sünen, Fiten, 30). Madem ahir zamanda fitnenin çok yoğun bir şekilde zuhur edeceği ve insanların aldanacağı haber verilmiştir; o zaman kimse kendini bu fitnenin şerrinden emin hissedemez. Fitne herkes için tehlikedir. Kur’ân-ı Kerîm’de fitne hakkında, meâlen buyruldu ki: “… Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür…” (Bakara suresi / Ayet: 191).
“Fitne; ayrılık, karışıklık, kargaşa; insanı hak ve hakikatten saptıracak şey. İnsanları sıkıntıya, belâya düşüren, zarara sebep olan iş. Düşmanlığa sebep olan şey.” (D. sözlük). Kur’an ve hadis-i şerifle uyarılmaya çalışıldığımız fitne ile herkesin imanı tehlike altındadır. Sabah ile akşam, akşam ile sabah arasında imanın sürekli zikzaklar çizebileceği haber verildiğine göre, son andaki durumumuzun iman üzere kalmasına bu şekilde de son nefesimizi vermeğe çalışmalı bu yolda çok yoğun bir çaba sarf etmeliyiz.
Gerçekten de imanı korumak iman etmekten daha zordur. Yaşadığımız zamanda maddi çıkarların, makam ve mevkilerin, hemen her şeyin önüne geçtiği bir zaman olduğunu anlamayan bilmeyen olmadığına göre yaşantımıza ve düşüncelerimize çok dikkat etmek zorundayız.
Fitnenin yoğunluğundan dolayı, artık insanları suretlerinden anlamak da zorlaşmıştır. Ölçüler şaşmış, kanaatler değişmiş, doğrular eğriler birbirine karışmış bir vaziyet almıştır. Bu da fitnenin yoğunluğundan olsa gerektir. Her derdin dermanı elbette vardır. Fitnenin de dermanı; Allah ve Resulünün bizlere sunduğu hayat ölçüsü olan ibadet ve itaat içerisinde bir hayat sürmeye çalışmaktır. Yani hadiste buyurulan salih amel işleyerek korunmak.
Salih amelle kurtuluşa ermek
Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de kurtuluşa erebilecek kimselerin “salih amel” işleyen kimseler olacağını şöyle buyuruyor: “Asr’a yemin olsun ki hiç şüphesiz insan hüsrandadır. Ancak iman edip “salih amel” işleyenler birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna.” (Asr suresi / Ayet 1-3)
“Salih amel” hakkında Kuranı Kerimden birkaç Ayeti Kerime paylaşarak bu konuda bilgilerimizi pekiştirelim:
“Muhakkak ki iman edip salih amel işleyenler, yaratıkların en hayırlısıdırlar.” (Beyyine Suresi / Ayet 7)
“Kadın, erkek iman etmiş olarak kim salih amel islerse ona güzel bir hayat yaşatacağız. Ecirlerini yaptıklarından daha güzeli ile ödeyeceğiz. ” (Nahl Suresi / Ayet 97)
“İşte o gün hükümranlık Allah’ındır. O aralarında hükmeder. İnanıp salih amel işleyenler, en güzel Cennetlerdedir.” (Hac Suresi / Ayet 56)
“İman edip salih amel işleyenlerin kötülüklerini örteriz. Onları yaptıklarından daha güzeli ile mükâfatlandırırız.” (Ankebût Suresi / Ayet 7)
“İman edip salih amel işleyenleri iyilerin arasına koyarız. ” (Ankebût Suresi / Ayet 9)
“İnanıp salih ameller işleyenlere gelince. Onların yaptıklarına karşılık, varacakları Cennet konakları vardır. ” (Secde Suresi / Ayet 19)
“İnanıp salih amel işleyenler, Cennet bahçelerindedirler. Rablerinin katında onlara diledikleri verilir. İşte büyük lütuf budur.” (Şûrâ Suresi / Ayet 22)
“Kim salih amel işlerse lehine, kim kötü amel işlerse aleyhinedir. ” (Fussilet Suresi / Ayet 46)
“Allah’a iman edip salih amel işleyenlerin günahları affedilir. ” (Teğabun Suresi / Ayet 9)
“Allah, yeryüzüne salih kullarım vâris ve hâkim olacaktır, diye hükmetmiştir. ” (Enbiyâ Suresi / Ayet 105)
Yukarıdaki Ayeti Kerimeler ışığında düşündüğümüz zaman, akıl sahiplerinin yapacağı en kârlı iş “Salih amellere” sarılmaktır. Böylece Yüce Allah’ın yardımıyla hem dünyamızı hem de ahiretimizi kurtarmış olacağız.
Çare Prof. Dr. Haydar Baş’tadır
Toplumların çaresinin bittiği, insanlığın öldük dediği zaman dilimlerinde yine insanların arasından kurtarıcılar göndermiştir. Bu çağın kurtarıcı formülleriyle donatılan ve insanlık için umut olan bir insan gönderilmiştir. Hem de kendi milletimizin içinden biri olan Prof. Dr. Haydar Baş’tır.
Yukarıda paylaştığımız bilgileri birkaç cümle ile özetlersek: İnsanlık mutsuz, işsiz, açlıkla, yoklukla boğuşan; yeraltı yer üstü servetleri tarumar olmuş, vatanı namusu hiçe sayılmış; milli ve dini bütün değerleri önemsiz hale düşürülmüş bir vaziyettedir. Tek cümleyle özetlemeye çalışırsak: İnsanlık ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlarla yok olmak yolunda süratle yol almaktadır.
Topluma ekonomik, sosyal ve siyasal çözümler sunabilen Hazreti Mevlana’nın artık yeni şeyler söylemek lazım cancağazım” dediği gibi çareler sunan birilerine sarılmak ona canımız gibi, kurtarıcımız gibi sahip çıkmaktan başka çare kalmamıştır. Şu yaşlanmış, pörsümüş, çürümüş dünyaya yeni bir nefes, yeni bir can hükmünde olan “Milli Ekonomi Modeli” “Sosyal Devlet Milli Devlet” gibi projelerle dünyaya ilan edilmiştir. Uluslararası kongrelerde dünyanın ilim ve fikir adamlarının taktik ettiği; dünya nüfusunun 4,5 milyarını teşkil eden başta Rusya ve BRICS ülkeleri olmak üzere bu modele can simidi gibi sarılmış kısım kısım uygulama sahasına koyarak sorunlardan kurtulmaya başlamıştır.
Sorun milletimizde kalmış, hala kör bir idraksizlik içinde saçma bir inat ve partizanlıkla modele sırtını dönmüştür. Acı da olsa şu tespiti yapmak zorundayız. Prof. Dr. Prof. Dr. Haydar Baş’ın “Ben bu modeli kendi milletim için yazdım” dediği halde onu görmezlikten gelmek bile bile açlığı, yokluğu, yoksulluğu, gelişimi, kurtuluşu terk edip; ölümü tercih etmektir.
Bırakalım bu inadı; “kıyamet fitnesinden”, “herçten” kurtulup salih amellere sarılmanın yolu da Prof. Dr. Haydar Baş’tan, “Milli Ekonomi Modelinden” ve “Sosyal Devlet Milli Devlet” projelerinden geçmektedir.
UĞUR KEPEKÇİ