Yüce Peygamberi sevmenin, O’na yakınlığın emarelerini üzerinde taşımayan kimselerin, O’na bağlılıktan ve sevgiden bahsetmesi sadece kuru bir iddiadan ibarettir. Bir hadis-i şeriflerinde Âlemlere Rahmet Hazreti Muhammed (s.a.a.) kendine yakınlık sağlamak isteyenlere yolunu işaret etmiştir. “Kıyamet gününde insanların bana en yakın olanları, Bana en çok salâtı selâm getirenleridir.” (Tirmizî, Vitir 21).
Peygamberimize salât-ü selam getirmekle, O’na olan sevginin ve yakınlığın artması gerçekleşecek, yakınlık oluşunca O’na tabi olmak kolaylaşacaktır.
O’na uyunca da hem Allah’ın sevgisine hem de suçlarımızın affedilmesine sebep olacaktır. Âl-i İmran suresi 31. Ayette bu açıkça beyan edilmiştir: “Ey Resulüm! İnsanlara de ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın.”
Konu buraya gelmişken sinsi bir hastalıktan bahsetmeden geçmeyelim. O da peygamberimize salavat okumak hakkında indirilen bir Ayet-i Kerimeye farklı manalar verenlerin yanılgısından bahsedelim.
“Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selam edin.”(Azhab suresi / 56. Ayet)
Yanılgıya düşenler, bu Ayet-i Kerimeden Allah’ın peygamberine salatını; salavat değil de, destek manasına geldiğini iddia ediyorlar.
Hâlbuki gerek peygamberimiz, gerek kâmil sahabeler, gerek kâmil mütefekkirler ve gerek kâmil mü’minler bu Ayet-i Kerimeden mutlak manada peygambere salavat getirmenin gerektiğine inanmış ve bu yönde amel etmişlerdir.
Alusi, tespitinde bu ayeti kerimede geçen bahsin salavat getirilmesi olduğu tespitinde bulunmuştur. “Ey iman edenler! Sizler ona salat ve selam getirin, selamlayarak teslim olun. (Allahhümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed) gibi dualarla Peygamberimize, Allah’ın salavatını, rahmetini ve bereketlerini niyaz edin. Ve selam vererek ona hürmet edin.” (Alusi; XI, 2/83)
Bu Ayet gösterir ki, Peygamber’e salavat getirmek farzdır. İsmi zikrolundukça O’na salavat vacip olur. Bu hususta birçok hadisler rivayet olunmuştur. Resûlullah (s.a.a.) buyurmuştur ki:
“Yanında adım zikrolunup da bana salavat getirmeyen kimsenin burnu sürtülsün.” (Tirmizi, Daavat, 100; Ahmed b. Hanbel, II/254)
Yine buyurmuştur ki:
“Allah Teâlâ benim için iki melek görevlendirmiştir. Ben bir Müslümanın yanında anıldığımda bana salavat getirdi mi, mutlaka o iki melek ona ‘Allah seni bağışlasın’ derler. Allah Teâlâ ve diğer melekleri de o iki meleğe cevap olarak ‘Âmin’ derler. Bir Müslümanın yanında adım zikrolunduğunda da bana salavat getirmedi mi, mutlaka o iki melek: ‘Allah seni bağışlamasın’ derler. Yüce Allah ve öteki melekleri de o iki meleğe cevaben ‘Âmin’ derler.” (İbn Kesir, II/515)
Ona salavat getirmek şarttır. Onu anan sever, seven yoluna girer, yakınlık elde eder; neticesinde de sevda boyutunda O’na tabi olur, destek olur; yoluna canını da verir.
Bu bilgiler ışığında zamanlarımızı, dualarımızı ve gönüllerimizi O’nun salât ü selamlarıyla bereketlendirmeliyiz. Bu takdirde hem O’nun sevgisinden söz etmeye, hem de O’na yakınlık ve destek iddiasında bulunmaya hakkımız olabilir.
- Ayette geçen, peygambere salat-u selam mı, destek mi?
Ahzap suresi 56. Ayette geçen emrin, salavat okumak mı yoksa destek vermek mi olduğu hakkında araştırmalarımızı sizlerle paylaşmaya devam edelim.
Bu konuda meşhur tefsir âlimlerinin görüşünü paylaşarak, meselenin aydınlığa çıkmasına katkı sağlayarak bazılarının yanılgısına dikkat çekmek istedik.
Müslümanlar bencillik ve cahilliği kendilerine şiar edindiğinden, her önüne gelen “bence” diyerek ilim ve irfanlarının acizliğine rağmen; Allah’ın ayetlerine kendileri anlam vermeye çalışınca, Allah’a(c.c.) iftira konumuna düştüklerinin bile farkında değiller.
Biz âlim değiliz, hele de Kuran-ı Kerimi kendi başımıza anlamakta çok aciz haldeyiz. Ancak doğru tespitte bulunduğuna inandığımız müfessirlerin, mütefekkirlerin görüşünü bilir, ona göre amel etmeye çalışırız.
- Ayet-i Kerimeye Elmalılı Hamdi Yazır’ın açıklaması:
Peygambere salavat hakkında nazil olan Ahzap suresi 56 Ayet-i Kerime hakkında Elmalılı Hamdi Yazır Hazretleri tefsirinde şunları beyan ediyor:
“Çünkü Allah ve melekleri Peygamberi hep salat eder dururlar. Allah Teâlâ rahmet ve nimet vermesi ile melekler istiğfarları ile ve hizmetleriyle Peygambere daima ikram etmektedirler.
Bu sayede yukarda “Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, üzerinize melekleriyle beraber rahmetini gönderen Allah’tır.” (Ahzab, 33/43) buyurulduğu üzere müminlere ilâhî feyz inmektedir. “Ey iman edenler! Sizler ona salat ve selam getirin, selamlayarak teslim olun.” Gibi dualarla onun üzerine Allah’ın salavatını, rahmetini ve bereketlerini niyaz edin. Ve selam vererek ona hürmet edin. Ve bir manaya göre, hiç incitmeyerek teslim olun, boyun eğin. Bu Ayet gösterir ki Peygamber’e salavat getirmek farzdır. Ancak tekrarına değinilmemiştir. Sahih olan budur ki, ismi zikrolundukça vacip olur. Bu hususta birçok hadisler rivayet olunmuştur. Bu cümleden olmak üzere Resulullah (s.a.v.) buyurmuştur ki:
“Yanında adım zikrolunup da bana salavat getirmeyen kimsenin burnu sürtülsün.” Yine buyurmuştur ki: “Allah Teâlâ benim için iki melek görevlendirmiştir. Ben bir Müslümanın yanında anıldım da bana salavat getirdi mi, mutlaka o iki melek ona ‘Allah seni bağışlasın’ derler. Allah Teâlâ ve diğer melekleri de o iki meleğe cevap olarak ‘Amin’ derler. Bir Müslümanın yanında adım zikrolunduğunda da bana salavat getirmedi mi, mutlaka o iki melek: ‘Allah seni bağışlamasın’ derler. Yüce Allah ve öteki melekleri de o iki meleğe cevaben ‘Amin’ derler.” Bazıları Resulullah’ın adı tekrar tekrar anılsa bile bir mecliste bir kez vacip olur demişlerdir. Nitekim Secde ayetinde de böyledir. Bunun gibi her duanın başında ve sonunda da vaciptir. Namazda diye salavat okumak biz Hanefilerce vaciplerden değil, sünnettir. İbrahim Nehai’den rivayet edilmiştir: “Sahabeler, teşehhüddeki ile yetinebilirlerdi” demiştir. Fakat Şafiî Hazretleri: “Namazın caizliği için salavat şarttır, vaciptir demiştir. Sahabeler: “Ya Resulullah selam vermeyi biliyoruz. Fakat ‘salat’ı nasıl getireceğiz?” demişler. O zaman namazda okunan salavat duası Müslümanlara öğretilmiştir.” (Elmalılı Hamdi Yazır/ Tefisir) (devam edecek)
- Ayet-i Kerimeye Kur’an Yolu Tefsirindeki açıklama:
Ahzap suresi 56. ayette geçen emrin peygambere salavat mı destek mi olduğunun anlaşılması hakkında Diyanet İşlerinin Başkanlığının yayınladığı Kur’an Yolu Tefsirindeki açıklamayı aktarmaya çalışalım:
Müminlerin Hz. Peygamber’e salâtı, ona dua etmeleri, onu övgü ve hayırla anmalarıdır. Kendisine, “Selâmın nasıl verileceğini bildik, sana salât nasıl olacak?” diye sorulduğunda, Resûlullah namazların oturuşlarında okuduğumuz “salavât-ı şerife”yi öğretmiş, “Bana böyle salât edersiniz” demiştir (Buhârî, “Tefsîr”, 33/10).
Sahih kaynaklarda meleklerin salâtı da dua, övgü ve tebrik olarak açıklanmıştır. (Buhârî, “Tefsîr”, 33/10). Allah’ın bir kuluna salâtı şüphe yok ki büyük bir iltifat, şeref, lütuf ve rahmettir. Ancak bunun mahiyet ve keyfiyetini bilmek mümkün değildir. Kaynaklarda bu açıdan salât, “rahmet ve övgü” şeklinde tanımlanmıştır.
43. Ayette Allah’ın müminlere rahmetiyle lütuflarda bulunması, meleklerin de onlara dua etmeleri salât kelimesiyle ifade edilmiş, hemen arkasından da bu salâtın doğurduğu sonuç açıklanmıştır: İnsanı karanlıklardan aydınlığa çıkarmak. Şu halde Allah’ın salâtı yalnızca övgü ve rahmetle sınırlı değildir, ona mazhar olanların gözlerini ve gönüllerini hakikate açan bir tecellidir.
“Siz de Ona salât ve selâm okuyunuz” emri bağlayıcıdır, emrin yerine getirilmesi gereklidir. Ancak bunun zamanı, mekânı ve sayısı konusunda açıklama yapılmadığı için fıkıhçılar farklı yorumlar yapmışlardır. Ömürde bir defa Hz. Peygamber’e salavat okumanın ve selâm vermenin farz olduğunda ittifak vardır. Onun adı anıldıkça uygun aralıklarda aynı şeyi yapmanın müstehap (dince tavsiye edilmiş bir davranış) olduğu da ifade edilmiştir. (Cessâs, III, 370; Ebû Bekir İbnü’l-Arabî, III,1584; İbn Âşûr, XXII, 98 vd.). (Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 397-399)
Ahzap suresi 56. Ayet-i Kerime hakkında son söz
Peygambere destek verilmesi hakkında yüce Allah’ın birçok emirleri elbette Kuran-ı Kerimde mevcuttur. Ancak her Ayet-i Kerimenin sebebi nüzulü ve manası farklıdır. Ahzap suresi 56. Ayette, yüce Allah’ın peygambere salat ve selam getirilmesi hakkında, bize de emir verilmesindeki inceliği anlamaktan aciz olanlar; bu Ayet-i Kerimeye Allah’ın maksadı dışında mana vererek büyük bir yanılgıya düşmektedirler. Bu yanılgıya düşenlerin ve de bu yolda bir çaba ortaya koymalarının hiçbir haklı gerekçesi olamaz ve bu davranıştan iyi niyet beklemek mümkün değildir.
Değerli dostlarım, siz siz olun bu ve benzeri tuzaklara düşmeyin. Peygamberimize bol bol salat ve selam okuyun. Onu anlamaya çalışın. Onun desteğe ihtiyacı olmadığı halde kendi kurtuluşumuz ve saadetimiz için elbette sünnetlerini ihya ederek destek olmalıyız. Vesselam…
Uğur Kepekçi