Akabe biatlarından sonra Peygamberimiz Medine’ye hicret etmeye karar verdi. Hicretin başlangıcı ile kimin ne zaman ne şekilde hicret edeceğini bizatihi Peygamberimiz titizlikle organize etti.
Kendisine daha önce Mekkelilerin emanet ettiklerini teslim etmeyi ve gizli bir şekilde hicret etmeyi planladı.
Gerçekten Medine’ye hicret eden kadronun değeri ölçülemeyecek kadar yücedir. Malını, bahçesini, evini, barkını, akrabalarını bırakacak ve ömür boyu sürecek bir gurbet hayatına başlayacak olmaları akılın sınırlarını zorlayacak derecede öneme haizdir.
Peygambere inananların bir şekilde hicret ettiğini neticede de Peygamberin Mekke’den gideceğini sezen müşrikler bir dizi toplantılar tertiplediler.
Müşriklerin şeytani planlarını kararlaştırmak için yaptığı toplantıyı ve aldıkları kararları Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın Rahmetenlilalemin Hz. Muhammed eserinden birkaç tespitini aktaralım:
Bu yolda tedbir almak üzere, Peygamberimizin atalarından Kusay b. Ka’b’ın, ‘Daru’n-Nedve’ adını taşıyan konağında toplanmayı kararlaştırdılar. Kureyş’in ileri gelenleri, öteden beri önemli işleri ancak bu konakta toplanıp konuşur ve karara bağlarlardı.
Başta Kureyş’in ileri gelenleri olmak üzere bu toplantıya katılanların sayısı 100’ü bulmuştu. Hâşimoğullarından sadece Ebu Cehil ve Ebu Leheb katıldı. Diğerleri toplantıya alınmadı.
Bazılar, Hz. Peygamberi zincire vurup hapse atmayı teklif ettiler. Bu fikir kabul edilmedi. Bunun üzerine bazıları, sürgün etmeyi teklif ettiler. Bu da kabul görmedi. Zira sürgün edildiği yerden Medine’ye gelip, Müslümanların başına geçebilirdi.
Nihayet Ebu Cehil ileri atılarak, şeytanca bir fikir ileri sürdü. Bu fikir, her kabileden bir genç seçip Allah Resûlü’nün vücudunu ortadan kaldırmaktı. Aynı anda kılıç vuracakları için kimin öldürdüğü belli olmayacak, bu suretle Abdimenafoğulları, bütün kabilelere karşı kan davasına cesaret edemeyip, diyete razı olacaklardı. Bu fikre çok sevindiler ve kabul ederek toplantıyı bitirdiler.”
Şeytanca planı uygulayacaklar seçildi ve Peygamberin evini kuşatma kararı alındı. Bu arada Peygamberimiz de aynı gece hicret etme kararı aldı ve Hz. Ali (a.s.)’ı kendi yatağına yatırdı. Emanetleri sahibine vermesini tembihledi. Ve hicret için evinden çıktığında Allah O’nu kuşatma halinde bulunan müşriklerden gizledi.
Peygamber efendimizin çok sayıda eşkıyanın, katilin bir araya gelip onu katletmeye kastettiği bir gecede, Peygamberin yatağına yapmayı kabul etmekle Hz. Ali bir defa daha Peygamber için canını seve seve verebileceğini ispat etti.
Ansızın peygamberin evini basan çok sayıda katil-müşrik, Peygamber yatağında Hz. Ali’yi gördüklerinde şaşkına döndüler.
Müşriklerin çabaları Peygamberimizin Sevr dağındaki mağarada 3 gün konakladıktan sonra kutsal yolculuk başlamış oldu. Hz. Ali efendimiz Mekke’de bütün emanetleri sahiplerine ulaştırdı. Sonra da Medine’ye doğru yola koyuldu.
Medine yakınlarında Kûba denilen mevkide Peygamber efendimiz konakladı. Defalarca kendisine Medine’ye hareket etmesi talebinde bulunduklarında Peygamberimiz: “Ali beni canıyla korumuştur. O Ehl-i Beyt’imin en hayırlısıdır. Amcamın oğlu ve kardeşimdir. Ali gelmeyince buradan ayrılmayacağım.”
Kûba’da 10 küsur gün kaldı. Hz. Peygambere kendisi için ev ve mescit inşa etmeyi teklif ettiklerinde şöyle buyurdu: “Hayır ben Ali b. Ebi Talib’i bekliyorum. Gelip bana yetişmesini bekliyorum. Ali gelmeden bir eve yerleşmem, inşallah çabuk gelir.” (Prof. Dr. Haydar Baş, Rahmetenlilalemin Hz. Muhammed, Temmuz 2011, 1. Cilt, Sayfa 333-364)
Daha sonra Hz. Ali gelince Kûba Mescidi yapıldı. Ve namaz kılındı. Daha sonra Medine’ye doğru yola çıkıldı. Böylece hicret gerçekleşmiş ve tarihin dönüm noktası, yeni bir milat, yeni bir dönem başlamış oldu.