İnsanoğlu genelde çok hesabına düşkündür. Manevi görevlerini yerine getirirken, Allah’ın emirlerini dahi yerine getirirken matematiksel hesabı sever.
Şu ibadeti yaparsam şu kadar sevap alırım, şu kadar da şu ibadetten falan gibi hesap yapmak istenilen değildir.
Genellikle, imamlar-hatipler-hocalar-nasihatçiler insanın bu zaafından istifade ederek Allah’a kulluk ve ibadetin gerekliliğini öğreteyim derken, hep işin mükafat ve ceza boyutunu kullanırlar.
Cezadan korkarsa, mükafatını da bilirse, cezadan mükafata yönelir; böylece ibadet şuuruna erer zannıyla bu yola başvurulur.
Halbuki yüce Allah (c.c.) kulluk ve ibadetler bütünlüğünün esasını “zikir” üzere kurmuştur. Bütün güzel amelleri zikirle eş anlamda kullanan, Kuran ayetleri Peygamber hadisleri mevcuttur.
“Beni anmak için namaz kıl” ayetinde işaret edildiği üzere bütün ibadetlerden maksat, Allah’ın rızasıdır ve rahmetidir.
Bu sebeple rahmet elde edilmeden yapılacak hiçbir ibadetin Allah katında itibari yoktur.
Gafletle ve günahla oruç tutarsın, sadece açlığın sana kalır. Gafletle namaz kılarsın, namazın yüzüne çarpılır. Vs.
Bu konuda yine Ehl-i Beyt öğretisine ihtiyaç vardır. Prof. Dr. Haydar Baş’ın eşsiz Ehl-i Beyt külliyatından bu konuda bir bilgi paylaşalım.
Değerli dostlarım, Muhammed Bakır (a.s.) ne kadar zarafetle meseleye açıklık getiriyor:
“Allah’ın yarattıkları arasında yaratılmayı en fazla hak edenler Allah’ın kazasına teslim olanlardır. Kim Allah’ı bilir, O’nun kendisi ve hakkındaki kazasına rıza gösterirse, ona hüküm ulaşır ve Allah onun ecrini arttırır. Onun kim kazasına rıza göstermeyip hoşnut olmazsa, hüküm ona ulaşmaz ve Allah onun ecrini azaltır.”
Bir başka nasihatinde Muhammed Bâkır (a.s.)’ın şöyle dediğini rivayet ederler:
“Allah Tebareke ve Teâlâ şöyle buyuruyor: Benim sevabım için amel işleyenler amellerine güvenmesinler. Katımdaki keramete, cennetlerimdeki nimetlere ve yanımdaki yüksek derecelere ulaşma hususundaki ibadetleriyle, bana ibadetin künhüne varamazlar.
Şayet, rahmetime güvenip fazlımdan ümitvâr olurlarsa ve benim hakkımda hüsn-ü zanda bulunup mutmain olurlarsa, rahmetim onlara erişir, ihsanımla rıdvanıma (razılığıma) ulaşırlar. Ve mağfiretim onları affımla giydirir.
Şüphesiz ben kendini Rahman ve Rahim olarak isimlendiren Allah’ım.”
(Prof. Dr. Haydar Baş/İmam Muhammed Bakır (a.s.) / sayfa 147-148)
Allah’ın rahmeti her şeyi kuşattığına göre “Rahmetsiz ibadet, zahmettir.” Vesselam.
Uğur Kepekçi