Ramazan geldi hoş geldi

13 Nisan 2021 Salı günü itibariyle bu yılki kameri aylardan, üç ayların sonuncusu; sağlık, sıhhat, afiyet; bereket, mağfiret, iyilik adına ne varsa onun coştuğu, insanların sevdaya koştuğu; mübarek Ramazan hoş geldi, sefa geldi.

Ramazan’la birlikte insanlığın gündeminde birinci sıraya oturacak olan oruç ibadeti, hayatı anlamak adına; insanlığı farklı bir düşünce ufkuna taşımaktadır.

Belirtilen bir zaman aralığında yemekten, içmekten ve nefsi münasebetlerden uzak kalarak, açlık ve yokluk çekenleri bir nebze olsun anlamak için tarihi bir fırsattır.

Meşhur bir ata sözünde; “tok acın halinden anlamaz” buyrulmakla, bu gerçeğin altı çizilmesine rağmen, genellikle insanlar zorunlu kalmadığı müddetçe açlığı değil de tokluğu tercih ettiğinden, açlık ve sefalet çekenler anlaşılmaktan uzak kalmışlardır.

İnsanların sosyal adaletten, sosyal devletten ve sosyal dayanışmadan bahsedebilmesine ve bunları hayata geçirmesine en büyük yardımcı etken oruçtur.

Oruç açlığın, yokluğun, anlaşılması için insanın eğitimi için çok gerekli ve önemli bir etkendir.

Yüce Allah, insanlık tarihi ile birlikte orucu insanlara emir ve tavsiyede bulunmakla, açlığı yaşayarak anlamayı, dolayısıyla hayatı anlamamızı istemiştir. Bu gerçek Kur’an-ı Kerim’de, Bakara suresinde şöylece dile getirilmiştir;

“Ey iman edenler! oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.” (Bakara, 183)

Oruç, riyası olmayan bir ibadettir. Oruç ibadetinin, riyanın karışmadığı bir ibadet olmasının sebebi; açlığın ve susuzluğun bizzat yaşanmasından kaynaklanmaktadır.

Orucun sır ve hikmetlerine eremeyen, imanın lezzetini tadamayan, ilimden ve irfandan nasibi az ya da yok olanlar, maalesef oruçla alakalı diğer işlere riya katmaktan geri durmamış, riya ve gösterişi iftar sofralarına taşımışlardır.

Böylece iftar sofraları, israf sofralarına dönüşmüş, açların yedirilmesi içirilmesi emredilmesine rağmen, toklar ve zenginler tercih edilmiştir.

Ebu Hureyre’den rivayet edilen hadis-i şerifte Resûlullah (s.a.v.) buyuruyor ki: “En şerli yemek, sadece zenginlerin çağrılıp fakirlerin çağırılmadığı yemektir. Kim de davete icabet etmez, yemeğe gelmezse, Allah ve Resulüne asi olmuştur.”

Bir diğer rivayette “(Yemeğin kötüsü) gelene verilmeyen, ona gelmeyeceklerin davet edildiği yemektir” denilmiştir. (Buhari, Nikah 72; Müslim, Nikah 107)

Hele bir de diyalog ve hoşgörü havarileri tarafından dinimiz İslam’a öyle bir bidat sokulmuştur ki; bırakın orucun farziyetine inanmayı, orucun emredildiği Kur’an’ı kitap, âlemlere rahmet Hazreti Muhammed’i Peygamber kabul etmeyenlerle birlikte, iftar sofraları, (tiyatroları) düzenlendiğini unutmadık!

Böyle bir uygulamaya sebep olanların, huzuru mahşerde vebalinden kurtulabilmeleri zordur.

İmanlı, imansız, oruçlu oruçsuz, birbirine karışmış, yoksulun açın bulunmadığı, israf ve riyanın bir arada sergilendiği bir tiyatro, bir meclis!

Biz bu tür meclisleri FETÖ dalgasının siyasete egemen olduğu, bugünkü iktidar sahiplerinin dahi böylesi iftar sofralarında Hahamlı Papazlı İmamlı sofralarda oturduğu günleri unutmadık. Biz unutsak dahi hesap görücü olan Allah unutacak değildir.

Çok şükür bu sene Pandemi şartları toplu iftarları yasakladı da en azından zaruretten de olsa bu manzaraları görmemeyi umuyoruz.

Allah bizleri Prof. Dr. Haydar Baş hocamız sayesinde böylesi bidat ve şerli sofralardan uzak etti. Bundan sonra da uzak eylesin. İnşallah…

Değerli okurlarımızın, milletimizin ve İslam âleminin Ramazan’ını tebrik ediyoruz.

Önerilen Makale

Hakkımı helal etmiyorum

Türk siyasetinde işler, hiç olmadığı kadar farklı mecralarda seyrediyor. Bu süreç ve gelinen nokta sizlere …