Zaman su gibi akıp gitmektedir. Zamanın kıymetini bilenler zamana ait tecellilerin sırrına ermekte, kıymet bilmeyenler ise gafletle bakıp seyretmektedir.
Büyüklerimiz zamanın kıymetini işaret etmek maksadıyla derler ki; “sayılı zaman çabuk geçer.”
Gerçekten de insan farkında olsa da olmasa da zamanın akışını, gelip geçişini durdurmak kimsenin kudretinde değildir. Zamanın sürekli akışı, Yüce Allah’ın takdiri altında, sünnettullah çerçevesinde seyrine devam etmektedir.
On bir ayın sultanı olarak nitelenen, yüce Allah’ın Müslümanlara ikramı olan Ramazan ayının üçte birlik kısmını da tükettik.
Âlemlere Rahmet Hazreti Muhammed (s.a.v.) Efendimiz Ramazan ayının önemine binaen buyurduğu bir hadis-i şeriflerinde, bu ayı üç kısımda değerlendirmiştir:
“Ramazan ayının başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennemden kurtuluştur.” (İbn Huzeyme, Sahih, Sıyam, 3/191, No: 1887).
Ramazanın ilk kısmı olan rahmet iklimini geride bıraktık. Şimdi de “mağfiret” kısmını idrak etmeye başladık. Hemen ardından; “cehennemden azat” kısmını idrak edeceğiz.
Önümüzde idrak edeceğimiz Ramazan’ın kalan günlerinde, Kadir Gecesi gibi bin aydan daha hayırlı bir geceyi içerisinde barındırması; bizim için çok önemli bir fırsattır.
Geçen günler sevabıyla günahıyla geçmiştir. Akıllı insanların yapacağı iş geçmişten ders alıp içerisinde bulunduğu ve gelecek zamanı değerlendirmektir.
Ramazan içerisinde en büyük ibadet oruç tutmaktır. Orucun sırrını, maddi manevi getirilerini mutlaka idrak etmeliyiz. Oruç tutmayı, sadece imsak ve iftar arası belirli bir zaman diliminde aç ve susuz kalmaktan ibaret olmadığını anlamaya çalışmalıyız. Aksi takdirde orucun sırrına ermeden tutacağımız oruçtan istifademiz az belki de hiç olmayacaktır.
Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Nice oruç tutanlar vardır ki orucundan sadece açlık ve susuzluk elde eder.” (Nesâî- ibn Mâce)
Diğer bir Hadisi Şeriflerinde de: “Oruç, mü’min için kalkandır. Bu bakımdan herhangi biriniz oruçlu ise, fahiş konuşmasın, cahilce hareket etmesin. Eğer bir kişi kendisiyle çirkin konuşur veya dövüşürse, desin ki: “Ben oruçluyum, ben oruçluyum”. (Buharî ve Müslim).
Oruç, nefsi takvaya alıştırmak için de bir eğitim hükmündedir.
Bu sebeple orucun zahiri ve batini şartlarındaki hikmetlere ulaşarak bütün azalara tutturulduğu takdirde asıl sırrının yakalanabileceği malumunuzdur. Rabbimiz, bizleri Ramazan’ın kıymetini bilenlerden, sırrına erenlerden eylesin. Âmin.